Friday, November 24, 2017

TSL ve 5 büyük ligdeki takımların orta yapma eğilimleri üzerine

(Bu yazıdaki grafikler telefonda çok iyi gözükmeyebilir)

Bu yazımda beş büyük ligdeki ve Türkiye'deki takımların orta yapmaya ne sıklıkta başvurduğunu incelemeyi amaçladım. Yazıyı yazmadan önceki tezim şuydu: Orta yapmaya daha az başvuran takımlar liglerin üst sıralarında yer alıyordur. Biraz da bunu test etmek istedim. Beni buna ne sevk etti derseniz iki maçtan bahsedebilirim. Birincisi Ancelotti'nin kovulmasıyla sonuçlanan PSG - Bayern maçı. O maçta Bayern 52 orta denemişti. İkincisi geçen hafta oynanan Beşiktaş - Akhisar maçı. O maçta da Beşiktaş 46 orta denemişti. İki maçta da bu takımlar hücum kısırlığını ortalara abanarak gidermeye çalışmış ama gene de gol atamamıştı.

Bunu yaparken WhoScored'dan edindiğim maç başına orta verilerini takımların topa sahip olma oranlarına göre normalize ettim. StatsBomb'dan Ted Knutson birkaç yıldır oyuncu radarlarında "Possession Adjusted" kısaltmasıyla (PAdj) bu şekilde normalize edilmiş verilere yer veriyor. Temel olarak bu normalizasyonun amacı takım (veya oyuncu) verilerinden takımların topa sahip olma oranlarının etkisinin çıkarılmasıdır. Örnek olarak topa %65 oranında sahip olan bir takımın savunma oyuncularının maç başına yaptığı defansif aksiyon sayıları doğal olarak topu çoğunlukla rakibe bırakan bir takımın savunma oyuncularına göre daha düşük olacaktır. Ya da topa sadece %35 oranında sahip olan bir takım %65 oranında sahip olan bir takım kadar hücum aksiyonuna giremeyecektir. Normalizasyon bu durumu dengeleycek bir işlem olarak kullanılıyor. Herkes topa eşit derecede sahip olsaydı rakamlar ne olurdu gibi düşünün. Bu yazının devamında maç başına orta sayısı dediğim zaman hep bu normalize edilmiş değerlerden bahsediyor olacağım.

Aşağıdaki grafikteki dikey eksende maç başına orta değerleri bulunuyor. (Eksenin ismindeki * normalizasyonu temsil ediyor.) Yatay eksende ise takımların maç başına orta sayılarının maç başına kısa pas sayılarına olan oranı yüzde cinsinden bulunuyor. Son olarak; liglerinde ilk 5 sırada bulunan takımları yeşil, 15. sıradan düşük sırada bulunan takımları kırmızı noktalar temsil ediyor. Aradaki sıradaki takımlar ise gri. Bütün takımların üzerine mouse ile gelerek adlarını, liglerini ve ligdeki konumlarını görebilirsiniz.


Hemen göze çarpan şu: Maç başına orta sayısı ve orta / kısa pas oranı düşük takımların bulunduğu sol alt çeyrek liglerin üst sıralarındaki takımların çoğunu barındırıyor. Bu iki baremde ortalama üstünde kalan sağ üst çeyrek ise liglerin en alt sıralarındaki takımların çoğunu içinde bulunduruyor. Bu beni hiçbir şekilde "orta yapmak kötüdür" gibi mutlak bir çıkarıma sevk etmiyor. Ancak ortaların çoğunun isabetsiz olduğunu göz önünde bulundurusak orta yapmanın hücum aksiyonunu devam ettirmekten çok top kaybına giden bir tercih olduğunu kabul edebiliriz. Benim bildiğim kadarıyla futbolda ortaların isabetli olma ortalaması %15-20 civarındadır. Adriano ve Caner'in oyun tarzı farklarının bu istatistik üzerinden Beşiktaş'ta yaratmış olabileceği etkiye birkaç hafta önce değinmiştim.

Buna rağmen ortalamanın üstünde hatta bir hayli üstünde orta yapmaya başvuran takımların da liglerin üst sıralarında yer alabildiğini görüyoruz. Örneğin Man United, Nantes, Inter ve Kayserispor. Bu takımların ortak bir özelliği isabetsiz ortalardan seken toplara sahip olmalarına fayda sağlayan orta saha ve forvet oyuncuları olması. United'da Lukaku, Pogba, Fellaini ve Herrera, Nantes'da Abdoulaye Toure, Girotto ve Khrin, Inter'de Gagliardini, Vecino, Perisic, Kayserispor'da ise Şamil, Badji ve Umut bu özelliği kuvvetli olan futbolcular. 

Avrupa'nın en elit takımları olan Man City, PSG, Napoli, Barcelona ve Bayern'in sol alt çeyrekte yer alması şaşırtıcı değil. Hepsi ceza sahasına ağırlıklı olarak dripling veya pasla girmeyi tercih ediyorlar. Bu takımlarda zaten orta dediğimiz şey farklı bir anlam kazanıyor. Çünkü ortaları kullanan oyuncular DeBruyne, Kimmich, James, Di Maria, Neymar, Insigne, Rakitic ve benzerleri. Bunların hepsi teknik kapasiteleri ve topu istediği yere atma kabiliyetleri çok kuvvetli oyuncular. Kaldı ki özellikle City, Napoli ve Barcelona'nın yaptığı ortalar ortadan çok yerden sert paslar. Örneğin Beşiktaş'ta Caner'in orta sahaya yakın bölgelerden ceza sahasına gönderdiği havadan toplar bu takımların oyununda yer almıyor. 

Bu elit takımlar kadar düşük oranda orta yapmayı tercih eden Nice ve Las Palmas grafikteki en enteresan takımlar bana kalırsa. Las Palmas'ın ligdeki başarıslığı 13 maçta sadece 8 gol atmalarına sebep olan bir hücum kısırlığından kaynaklanıyor. Nice 15 gol ile bu konuda ligin vasat takımları arasına girmeyi başarmış olsa da bunların dördünü hiç beklenmedik bir şekilde Monaco'ya attıklarını ve kalan on iki maçta maç başına bir golün altına düştüklerini unutmamak gerek. Tabi bir de işin savunma yanı var. Las Palmas ve Nice sırayla liglerinin en fazla gol yiyen birinci ve üçüncü takımları.

Kısacası ben kalabalık içine yapılan havadan ortaları sevmiyorum. Bu şekilde hücum bana biraz son çareymiş gibi geliyor. Sanırım sevmemekte de haklıyım...


Tuesday, November 7, 2017

TSL'de takımların galip, mağlup ve berabere geçirdiği süreler

11. hafta sonu itibariyle ligde her takım 990 dakika oynadı. Aşağıdaki grafiklerde bu süreyi ne oranda galip, berabere ve önde geçirdiklerini görmek mümkün.


Zamanının yarısından çoğunu mağlup geçiren tek takım Osmanlıspor. Toplam zamanın en büyük dilimini galip durumda geçiren dört takım var: Sırayla Galatasaray, Başakşehir, Fenerbahçe ve Beşiktaş.

2012/13 - 2017/18 sezonları arası TSL'de görev alan teknik direktörler

Bugün TSL'de oynayan 18 takımın son beş sezon içinde TSL'de yer aldığı tüm zamanlarda ve 17/18 sezonunda  toplam 114 farklı teknik direktör dönemi olmuş. Aşağıdaki grafikte dairelerin büyüklüğü ile teknik direktörlerin takımlarının başında sahaya çıktığı maç sayılarını ilişkilendirdim. Verileri aldığım Transfermarkt'ta geçici teknik direktörler ve teknik direktörlerin cezalı olduğu haftalar toplamlara yansıtılmamıştı. Göztepe araştırmama dahil ettiğim dönemde ilk kez bu sezon TSL'de yer aldığı ve hala başladığı teknik direktörle devam ettiği için grafiğe katmadım.

Grafiğe dahil edilen zaman dilimi süresince bir teknik direktörün takımı başında sahaya çıktığı maç ortalaması 21. Teknik direktör değiştirme rekoru on dört farklı dönemle Gençlerbirliği'ne ait. Teknik direktör başına en fazla TSL maçı oynayan takım ise 59 maç ile Beşiktaş. Fenerbahçe her sezona yeni teknik direktör ile başlayıp sezon sonuna kadar devam etme konusunda en istikrarlı takım olmuş. Bakalım bu böyle devam edecek mi?

Monday, November 6, 2017

TSL'de 11. hafta itibariyle şutör verileri

11. hafta itibariyle ligin 90 dakika başına en çok isabetli şut çeken 30 futbolcusunu kaleyi tutturma ve kaleyi tutturduğu zaman gol atma başarısına göre kıyasladım. Atılan gollere penaltılar dahil değildir. En az 5 maça çıkmış ve 450 dakika oynamış oyuncular dahil edilmiştir. 


Delarge ve Khalili'nin iki ekstremi teşkil ettiğini görüyoruz. Khalili kaleyi affetmiyor ama kolay kolay tabelayı değiştiremiyor; Delarge ise kaleyi bir tutturdu mu tabela büyük ihtimalle değişiyor. Hem isabetli şut atma hem de bunlardan gol çıkarma konusunda ortalamadan olumlu yönde en uzak futbolculardan biri Tolga diğeri de Jahovic. Zaten ikisi de şimdiye dek beklentilerin çok ötesinde, sürdürülebilmesi zor performanslar gösterdiler. Fenerbahçe'nin 11 hafta bitmişken ligin düzenli oynayanlar içinde 90 dakika başına en çok isabetli şut çeken 30 futbolcusu arasına sadece Valbuena'yı sokabilmiş olması işlerin yolunda gitmediğinin bir göstergesi olmalı. Beşiktaş'ın 9. hafta itibariyle geçerli olan hücum verimsizliğinin oyuncu bazındakı yansımasını bu grafikte görmek mümkün.

Son olarak enteresan sayılabilecek bir bulgu: Bu tablodaki futbolcuların kaleyi bulma yüzdesinin lig genelinden yaklaşık %13 daha yüksek olduğunu görüyoruz. Ancak aynı futbolcuların kaleyi bulan şutlarının gol olma ortalaması lig geneli ortalamasından yaklaşık %4 daha düşük. Diğer bir deyişle şu ana dek ligin en iyi nişancıları sadece kaleyi bulmak konusunda ligin geri kalanından daha mahir olabilmiş. Bu cümleyi kuramayacağımız bir hafta eninde sonunda gelir diye tahmin ediyorum. Çünkü bu yazının konusu oyuncu bazlı istatistik takım bazlı istatistiğe göre daha fazla iniş çıkış gösterecektir.

Friday, November 3, 2017

TSL'de 10. hafta itibariyle rakip şutları verileri

Önceki hafta yayınladığım yazımda ligdeki takımların 9. hafta itibariyle elde ettiği şut istatistiklerini iki kıstasta ele almıştım: Toplam şut ve gol sayıları ile şutların kaleyi bulma oranı ve kaleyi bulan şutların gol olma oranı. İlk kıstas takımlarının hücum gücünü hacim üzerinden ifade ediyordu; ikincisi ise yapılan hücumların verimliliği üzerinden. 

Bu yazımda ise aynı kıstasları 10. hafta itibariyle takımların rakiplerine tanıdığı şut imkanlarına uyarlayarak savunma güçlerini ifade etmeyi amaçladım. İlk iki grafik her takımın karşılaştığı rakiplerine yukarıdaki iki kıstas çerçevesinde verdiği hücum imkanlarını gösteriyor. Üçüncü grafik karşılaşılan rakiplerin ceza sahası içinden şut çekme oranı ile tüm şutların kaleyi bulma ve gol olma oranları arasındaki ilişkiyi gösteriyor. Geçen yazımda yaptığım gibi geride kalan iki sezonun istatistiklerini de kıyaslama imkanı sağlaması açısından görselleştirmek isterdim. Ancak veri kaynağım olan WhoScored'dan bu verileri almak çok zamanımı alacağından dürüst olmak gerekirse üşendim. Penaltılar şutlara ve gollere dahil edilmemiştir.

Rakiplerin çektiği şut ve attığı gol sayıları:


Rakip şutların kaleyi bulma oranı ve kaleyi bulan rakip şutların gol olma oranı:


Rakip şutlarının ceza sahası içinden çekilme oranı ile şut verimlilikleri arasındaki ilişkiler:

Üç grafikte de en çarpıcı takımlardan biri Antalyaspor. Rakipleri lig ortalaması olan yaklaşık %12'lik şut-gol oranından %3,5 daha yüksek oranla Antalyaspor'a gol atmış. Aslında rakiplerinin çektiği şut sayısı bakımından lig ortalamasındalar. Rakiplerine ceza sahası içinden şut çektirme konusunda da lig ortalamasında sayılırlar. Rakip şutlarının kalelerini bulması oranında ise ortalamaya göre gayet iyi konumdalar. Ancak ve ancak kalelerini bulan her iki şuttan biri gol olmuş! Bu şimdiye dek rastladığım en ekstrem istatistiklerden biri. Öncelikle on maçın altısında kalede olan Boffin kötü bir kaleci değil. Aksine Malatyapsor ve Akhisar maçlarında son derece zor kurtarışlar yaptı örneğin. Kasımpaşa'nın ilk golünde bir hatası var o kadar. Ferhat Kaplan ise yediği 6 golün ikisinde (Hakan Arslan'ın üçüncü ve Umut Bulut'un golleri) büyük hatası var. Ama gerçek şu: Antalyaspor rakiplerine o kadar iyi şut imkanları veriyor ki kalelerinde değil Boffin Buffon bile olsaydı durumları pek farklı olmayacaktı. Birkaç örnek için bkz. Kayseri, Bursaspor ve Sivasspor maçlarındaki goller. (Bu arada yıllardır online üyelik ücretini artırıp sağladığı görüntü kalitesinde tek adım ilerleme ihtiyacı görmeyen eski adıyla LigTV yeni adıyla BeinSports'a saygılarımı sunarım)

Dikkat çeken başka bir takım Karabükspor. Lig ortalamasına kıyasla rakiplerine az çektiriyorlar. Ama çektirdikleri şutlar %40'a yakın ihtimalle kaleyi buluyor, kaleyi bulanlar da%40'a yakın ihtimalle gol oluyor. Onlar da Antalyaspor gibi verdi mi çok fena pozisyon vermekten mustarip. Mesela Osmanlıspor maçında Serdar Gürler'in ilk golü. (Bein Sports spikeri bu gole hazırlanış bakımından güzel diyor ama aslında yeniş bakımından korkunç bir gol) Ayrıca gene benzer şekilde duran top savunmalarında sorun yaşıyorlar. Mesela Yalçın'ın Malatya'yı kornerden 1-0 öne geçirirken 1 metre yakınında kimsenin olmaması. Bu arada çok merak ediyorum koca ülkede şu pozisyonu Gaman'dan daha iyi savunacak bir tane futbolcu yok mu? Adem'e 3 kere dönüp bakıp gene de vurmasına izin verebilecek şekilde topla alakası olmayan bir yere kayması muhteşem gerçekten. Alanya maçında yedikleri gol ise tehlikeli noktalarda topa müdahale konusundaki savunma zaaflarının en net göstergesi.

Başakşehir'in şimdiye kadarki savunma performansı da sıradışı. Ceza sahası içinden %60'a yakın bir oranla şut çektiriyorlar. Ne var ki bunların kaleyi bulma, kaleyi bulanların da gol olma oranları o kadar düşük ki Beşiktaş ve Galatasaray ile birlikte ligin en az gol yiyen takımları arasında yer almayı başarıyorlar. Bunun oynadıkları rakiplerin performansı ile ilgili olup olmadığı tartışmaya açık. Örneğin Kadıköy'deki maçta Fenerbahçe ceza sahası içinden korkunç bir şut performansı sergileyip dokuz şutun sadece ikisinde isabet bulabilmişti. Benzer şekilde Göztepe on üç ceza sahası içi şutundan sadece üç isabet ve sıfır gol çıkarabilmişti. Yedikleri penaltı olmayan on golden üçü ceza sahası dışından ki bu oldukça yüksek bir oran olsa gerek diye düşünüyorum.

Son olarak Konyaspor'a değinmek lazım. Ligdeki toplam gol sayısına attığı ve yediğiyle en az katkı yapan takım. Aslında iyi bir savunma takımı görüntüsündeler. Ancak iyi savunduklarından çok daha kötü hücum ettiklerini 9. hafta şut verilerinden görebiliyoruz. Maçlarını çok fazla kişinin izlediğini tahmin etmiyorum. Aykut Kocaman'dan daha da sıkıcıları varmış demek ki....