Tuesday, December 5, 2017

Tanıştırayım: PDO ve TSL'de 14.hafta itibariyle PDO-puan ilişkileri

Bu yazı için gereken veriyi bir süredir toplamaktaydım ancak yazmak için beklemem gerekiyordu. İki sebepten gerekiyordu: Birincisi, tanımını birazdan yapacağım veri her takımın karşılaştığı rakip sayısı arttıkça anlam kazanıyor. Bu bakımdan bugün itibariyle Aralık sonunda olacağı kadar anlamlı değil. Ama gene de anlamsız hiç değil ve sonuçta bunu bir tanıştırma yazısı olarak tasarlamıştım. Verinin şu anki hali bir tanıştırma için gayet müsait. İkincisi, bir süre önce Opta'dan gol beklentisi verilerini alabileceğimi umuyordum ama kısa süre önce öğrendiğim üzere bu biraz fazla iyimser bir umuttu. (Gol beklentisinin ne olduğunu merak ediyorsanız Futbolist'teki 1 Aralık 2017 tarihli yazıma ya da bu makaleye bakabilirsiniz.) 

Tanıştırmak istediğim verinin adı PDO. PDO hiçbir şeyin kısaltması değil. Orijinal olarak bir buz hokeyi verisi ve adını mucidi olan Brian King'in bir forumda kullandığı takma isimden alıyor. PDO'nun hesaplanması şöyle: PDO = Sv% + Sh%. Sv% (kurtarış yüzdesi) bir takımın kalesini bulan şutların kurtarılma yüzdesi. Örneğin kaleyi bulan 100 şuttan 40'ı gol olmuşsa, Sv% = %60. Sh% (gol yüzdesi) bir takımın rakip kaleye attığı isabetli şutların gol olma yüzdesi. Örneğin rakip kaleyi bulan 100 şuttan 35'i gol olmuşsa Sh% = %35. Bahsi geçen örnek takımın PDO'su ise %60 + %35 = %95, ya da 0.95'tir. Şutları çeken ve kurtaran takımlar ligdeki takımların tamamını oluşturduğu için 17. hafta sonunda ligin PDO ortalaması 1.000 olacaktır. (Şu anda da 0.988 civarında) Önceki yazılarımda yaptığım gibi, penaltıları ve takımların kendi kalesine attığı golleri verilerden hariç tuttum.

Grafikleri değerlendirmeden önce bir tespit yapmam gerek. Tek bakışta PDO'nun takımların hücum ve savunmadaki kalitelerini göstermek için gol beklentisi kadar iyi bir rehber olduğunu düşünmüyorum. Çünkü gol beklentisine kıyasla iki temel kusuru var. Birincisi bütün şutları eşit kalitede değerlendirmesi, ikincisi bir hücum metriği ile bir savunma metriğini birbiriyle ilişkilyimiş gibi değerlendirmesi. Ancak dikkat edin; tek bakışta dedim. Eğer takımların şut kalitelerine bakarsak ve kurtarış / gol yüzdelerini ayrı ayrı incelersek, bu iki kusurun bizi yanlış çıkarımlara götürmesini bir nebze engelleyebiliriz. İkinci sekmedeki grafiği eklememin sebebi budur. Şut kalitesine gelince, buna gol beklentisi verisi olmadan yorum getirmek çok zor. Ne olursa olsun, takımların çektiği şutların kaliteleri konusunda izlediğimiz maçlar ve şut lokasyonları üzerinden yorum yapma hakkımız bakidir. Takımların çektiği ve rakiplerine çektirdiği şutların altıpas, ceza sahası içi ve ceza sahası dışı kırılımlı olarak yüzde cinsinden dağılımının grafiklerini de bu bağlamda ekledim.

Birinci grafikteki sekmelerden birincisinde takımların PDO'ları ve puanları arasındaki ilişkiyi, ikincisinde ise Sv% ve Sh%, yani kurtarış ve gol yüzdesi değerlerini görebilirsiniz. İkinci grafikteki sekmelerden birincisinde takımların çektiği şutları, ikincisinde ise rakiplerinin onlara çektiği şutları görebilirsiniz. (Tableau grafiklerini sekmeli olarak göstermeyi iki ay sonunda çözmüş bulunuyorum!) Her zaman olduğu gibi takımların üzerine gelerek değer detaylarını inceleyebilirsiniz.




İlk grafikte en çok dikkatimi çeken takımlardan birisi Bursaspor. Lig ortalamasının epey üstünde kurtarış ve gol yüzdelerinden beslenen PDO'ları sadece Başakşehir'inkinden daha düşük. Kendi çektikleri şutların lokasyonları gol yüzdelerini açıklamada pek faydalı değil çünkü her üç alanda da lig ortalamasına yakın değerlere sahipler. 14. haftada ulaştıkları 27 golün rastlantı veya rakip hataları ile izah edilebilecek ciddi bir payı olduğunu düşünüyorum. (Bkz: Antalyaspor maçı ve duran toptan buldukları 7 gol) Ancak rakiplerine çektirdikleri şutları ceza sahası dışında tutma konusunda Trabzonspor ve Beşiktaş ile ligin en mahir üç takımından biri konumundalar. Kalelerinde gördükleri gol sayısı da ligin en düşük 3. rakamı. Le Guen yönetiminde disiplinli ve organize bir savunma icra eden Bursaspor topu rakibine bırakmaktan hiç çekinmiyor. Ayrıca en az faul yapan takım olmaları duran top savunma gereksinimlerini de azaltıyor. Bu bakımdan kurtarış yüzdelerinin beni gol yüzdelerine göre çok daha az şaşırttığını söylemeliyim. 

Eğilim çizgisinin altındaki takımlardan en göze çarpanı Konyaspor. Kurtarış yüzdesinde Beşiktaş'tan sonra en iyi takım. (Ki 10. hafta itibariyle rakip şut verileri yazımda fena bir savunma takımı olmadıklarını tespit etmiştim.) Kaleyi bulan şutlarını gole çevirme konusunda ise Karabükspor'dan sonraki en kötü takım. Çektikleri şutların lokasyon dağılımı bu durumun çok da şaşırtıcı olmadığını gösteriyor. Şutların gol olma ihtimalinin kaleden uzaklaştıkça azaldığını göz önünde bulundurursak, penaltısız maç başına neredeyse bir gol atmış olmaları bile oldukça başarılı. Skubic ve Fofana'nın sakatlanmamasını umuyorlardır tahminimce. Devre arasında en az bir forvet ve bir top tutabilen orta saha oyuncusu transfer etmezlerse ligde kalmaları çok zor gözüküyor.

Eğilim çizgisine göre beklenenden fazla puan toplamış takımlardan ise Galatasaray dikkat çekiyor. Hem kurtarış hem de gol yüzdesinde ortalamaya oldukça yakın olan Aslan ligin ilk 9 haftasında topladığı 23 puanın kredisini son haftalarda bir hayli tüketti. 9 hafta sonunda yazdığım yazımın ilk kısmında Galatasaray ve Bursaspor'un şut lokasyonlarına kıyasla olağanüstü gözüken gol performanslarının ortalamaya doğru yaklaşacağını öngörmüştüm. Zira Galatasaray hala altıpastan şut çekme oranı konusunda ligin en kötü takımlarından. Gomis ve Tolga'nın da artık deyim yerindeyse vurdukları gol olmuyor; zaten Tolga bir süredir oynamıyor. Kurtarış yüzdelerindeki düşüş ise bana kalırsa Tudor'un marifeti. Topa sahip olma oranları ve hücum güçleri nedeniyle son haftalara kadar rakiplerini kalelerine fazla yaklaştırmadılar. Ancak Tudor'un savunma hattında maçlar arası ve maç içlerinde yaptığı değişiklikler özellikle Başakşehir maçında takımın kurtarış yüzdesini bir hayli aşağı çekti. Beşiktaş kale önünde biraz becerikli olsaydı Galatasaray'ın bugünkü kurtarış yüzdesi %60'a daha da yakın olabilirdi. 

Ligin ilk yarısının bitimiyle PDO - Puan ilişkilerine tekrar göz atacağım. Bugünkü tabloda sıradışı gözüken Trabzonspor ve Göztepe'ye de dikkat edeceğim. İlerleyen haftalarda Galatasaray'ın puan Konyaspor'un ise PDO olarak düşüşe geçerek; Giuliano'nun doğru mevkide oynamaya başladığı Fenerbahçe'nin ise PDO'sunu yükselterek eğilim çizgisine yaklaşacaklarını öngörüyorum. PDO ile puan arasındaki şu anda 0.6 olan korelasyonun zamanla 0.7-0.8 bandına ilerlemesi beni şaşırtmaz.

No comments:

Post a Comment