Tuesday, April 28, 2020

Mert Hakan Yandaş'ın pas alma eğilimleri ve Fenerbahçe'de yapabilecekleri hakkında

Sinan Yılmaz'ın önerisiyle Mert Hakan Yandaş'ın ligin son maçlarında aldığı pasları tek tek izledim. Sinan ilk dokunuşlarına dair bir izlenim verebileceğini düşündüğü için bu öneride bulunmuşu. Bu makul bir varsayımdı; ben de bu aktiviteye Mert Hakan'ın o özelliğini incelemek için başladım. Ancak Mert Hakan boşa çıkma konusunda çok çalışkan olduğu için genellikle kontrolü kolay paslar alabiliyor. Gene de vaktim kesinlikle boşa gitmedi çünkü hiç beklemediğim bir keşif yapma imkanı buldum. Bu yazıyı 31 Temmuz 2020'de güncelledim.

Oyuncunun kendini boşa atma ve hareketlilik konusunda bir eksiği olmasa da, bazen kendi kalesine fazla yaklaştığı kanaatine vardım. Çevre kontrolünü yeterince sık yapmayışından ve topu fazla izlemesinden olduğu kadar, oyun kuruculuk yükünü fazlasıyla taşıma zorunda kalmasından da kaynaklanan bu duruma bazı örnekleri paylaşmak istedim. Bu anlarda verdiği kararları inceleyip ileride rakip savunmanın şeklini daha fazla bozacak alanlara hareketlenmeyi amaçlaması gerektiğini düşünüyorum. 

Görüntüler WyScout'tan alınmıştır.

1/3/2020 @ Ankaragücü

Yatay bir pas alan Fatih topu ileri taşımaya başlıyor. Mert Ankaragücü savunmasının geri ve orta hattının arasındaki boşlukta başladığı pozisyona sol çizgiye yaklaşarak devam ediyor. Aslında pozisyona başladığı yerde kalsa, Fatih'in topu 10 metre ileri taşımasından sonra çok rahat pas alabilir ve Ankaragücü'nün geri ile orta savunma bloğunu "kırmış" olabilirdi.







Ancak bu kararından ötürü iki oyuncu tarafından kapatılıp, topu sırtı dönük almak zorunda kalıyor. Tek güvenli tercih Caner'e geri pas atmak.



Aynı maç... Geriden oyun kurulum başlangıcında Mert topun oynanması gereken yönü işaret ederken kendisine en yakın üç rakibinin arasındaki boşluğun farkında değil. Top onun gösterdiği gibi Hakan Arslan'a geldiğinde arkasındaki boşluk mevcut; ama Mert yüzünü kalesine dönmüş ve boşluğu değerlendiremiyor. Kendini 10 metre ileride konumlandırsa Cebrail'i çok zor bir top karşılamaya mecbur bırakacaktı.




Bu pozisyonların puanların yakın olduğu bir şampiyonluk mücadelesi veren Sivasspor'un rakibinin on kişi kaldığı bir maçın ikinci yarısında bulunduğuna dikkat çekmek isterim. Mert Hakan'ın seviye atlamak adına farkındalığını artırarak bu anları daha iyi okuması ve daha agresif konumlarda topla buluşmaya çalışması gerekecek. Bu karşılaşmada skor 2-0 Sivas lehine geldikten sonra Mert'in benzer boşluklara daha çok saldırdığını gördüm. Bunları durum 0-0 iken yapması fark yaratan oyuncu olmasına katkı sağlayacaktır.

Oyuncunun stoperlere olduğu kadar Fatih Aksoy ve Hakan Arslan'a yanaşmaya ve muhafazakar paslara yöneliyor olmasının bir başka sebebi de oyun kurucu vazifesinin ona verilmesi. Ligin ikinci yarısında kadroya katılan Claudemir de bu konuda bekleneni karşılamadı ve Mert Hakan sezon sonuna kadar Sivasspor'un oyun kurucusu olarak görev yaptı. 

16/2/2020 @ Trabzonspor

Sivasspor'un erken geriye düştüğü maçta Mert Hakan'ın kendi kalesine doğru yanaşarak top isteme alışkanlığının dezavantaj doğurduğu bir başka örnek: Pereira'nın önüne geçip Uğur'a yaklaşarak top isteyen 8 numara, Yatabare ve Fernando'nun geriye yaslanmak zorunda bıraktığı Campi - Da Costa'nın konumundan istifade edip ani bir çıkışla 18'e koşabilirdi. Verdiği kararla topu aldığında yüzünü kaleye dönmesi mümkün değil. Buna rağmen, çizgideki Ziya'ya zor bir pas atıp verkaç deneyerek, bahsettiğim boşluğa saldırıyor. Pası Ziya'ya ulaşsa bu tercihi fark yaratabilirdi. Tabi ilk pozisyonda daha uyanık davransa, Uğur'dan daha basit bir pas talep ediyor olacaktı. 




Trabzonspor'un hala 1-0 önde olduğu 39. dakikadaki Sivasspor hücumunda Mert Hakan iki kez değerlendirebileceği bir boşluğun farkına varmıyor. Önce top Ziya'dayken Mikel-Guilherme-Campi-Novak dörtlüsünün arasındaki boşluğu fark etmeyerek merkeze yanaşıyor. Top Ziya'dan Hakan Arslan'a geldiğinde benzer bir boşluk Trabzonspor'un arka ve orta bloğu arasında tam hakemin durduğu yerde oluşuyor. Mert Hakan bu sekans boyunca kafasını hiç çevirmediği için iki boşluğu da tespit edemiyor. Belki bu örneklerde bahsettiğim yerlere hareketlense bile ancak zor paslar onun ayağına ulaşabilecekti; kabul. Buna rağmen, rakip savunmayı daha fazla zorlayacağı ve şekil değiştirmeye mecbur bırakacağı için hareketi takımına fayda sağlayabilecekti. 




Mert Hakan'ın bu tercihlerinde baskı yemekten çekinmesinden ziyade farkındalık eksiğinin temel sebep olduğunu düşünüyordum. Ancak sezon ilerledikçe, özellikle Claudemir'in de savunmanın önünde tutunamamasından ötürü Mert Hakan'ın oyun kurma yükü hiç azalmadı. Bu yoğunluğun sonucu olarak, oyuncunun hocasının kendisinden istediklerini gerçekleştirme konusundaki azmi yaratıcılığını bir nebze törpülemiş gibi. Mert Hakan baskı altında top almaktan çekinmediği gibi, rakibini üzerine çektiğinde boşa çıkan arkadaşlarına tek top oynamasını gayet iyi becerebilen bir oyuncu. Çabuk olması ve ekseni etrafında hızlı dönebilmesi bundaki temel etkenlerden. Bu meziyetlerini yukarıda örneklendirdiğim bloklar arası alanlarda uygulamayı daha çok denemesi gerektiği kanısındayım. 

Fenerbahçe'de Ozan Tufan ile bir oyun kurucunun önündeki partnerler olmaları durumunda, Mert Hakan orta sahayı enlemesine kapsayacak şekilde, FM tabiriyle Carillero rolünde,  Ozan'ın da sahayı dikine kat edecek, presleri başlatan ve önde basan box-to-box orta saha olarak kullanılması fark yaratacaktır. Zira Mert ve Ozan, WhoScored'a göre top kapma başarısında spektrumun iki ucundaki oyuncu. 


Oyuncu eksiltme ve sürerek / çalım ile top taşıma konusunda ligin liderlerinden olan Mert Hakan'ın bağlantı sağlayan yaratıcı orta saha Ozan'ın ise orta sahaya patronluk taslayacak dinamo görevi görmesi ikisinin de meziyetleriyle fark yaratacağı bir ortam sağlayabilir.



Bunları ve daha fazlasını değerlendirdiğim analizimi buradan izleyebilirsiniz:


Monday, April 27, 2020

N'Sakala'nın 19/20 sezonundaki ortaları

Beşiktaş'ın transfer gündemindeki Fabrice N'Sakala'nın 19/20 sezonunun 26 haftasında yaptığı tüm ortaları inceledim. İncelemeye geçmeden önce, 1000 dakikadan fazla sol bek mevkisinde oynamış oyuncuların orta isabet yüzdesi - 90 dakika başına orta grafiğine göz atalım:

Veri ve görüntüler WyScout'tan alınmıştır.





Grafiğin her iki ekseninin merkezine yakın konumda (p90 2.34, %36.2) bulunan N'Sakala'nın Beşiktaş'a gelmesi durumunda forma rekabetine gireceği Caner Erkin 90 dakika başına altıya yakın (p90 5.75) orta ile bu alanda mevkidaşları arasında lig lideri iken; isabet konusunda vasatın altında bir performans sergilemiş. 

Alanyaspor toplam 488 orta ile ligin en fazla orta yapan beşinci takımı; Beşiktaş 525 orta ile ligin en çok orta yapan ikinci takımı olmuş. 90dk başına değerleri de 17.12  ve 18.51 olan iki ekibin yakın miktarda ortalara başvurduğunu söyleyebiliriz. Temel fark ise şurada: Beşiktaş'ın orta lideri Caner iken, Alanyaspor'da bu görevi sağ bek Juanfran (p90 6.34) üstlenmiş. 

Ek bir not olarak, Alanyasporlu Fransız oyuncu toplam 59 ortasının 40'ını iç saha maçlarında (v.), 19'unu deplasmanlarda (@) yapmış.

Peki rakamların ötesinde N'Sakala nasıl bir ortacıdır? Ne gibi durumlarda, nasıl ortalar yapmış? Bunun için görüntülere başvurdum; fark yarattığı ya da kötü tercih / orta kalitesi gibi sebeplerle sınıfta kaldığı pozisyonların görüntülerini analize dahil ettim. 

Hücuma geriden çıkarak yaptığı ortalar: (HG) 26
İleride bulunduğu hücumlarda yaptığı ortalar: (İB) 33

Daha iyi seçeneklere rağmen yapılmış / zorlama ortalar (Z): 27
Görerek doğru tercih verdiği, ya da başka tercihinin olmadığı /mantıklı ortalar (M): 32

"Çok uzun gözüküyor; beni yorma" diyenler için özet: 
  • Erol Bulut Alanyası'nın kontra atağa ve direkt paslara dayalı hücumlarında daha etkili orta pozisyonları bulmuş. Beşiktaş alışıldığı gibi topu rakip sahaya yığarak oynarsa N'Sakala gibi patlayıcı bir oyuncunun değeri azalır.
  • Orta kalitesi ne çok etkileyici ne de kabul edilemez düzeyde. Beklenmedik iyi ortaları da var; atması gereken ama atamadığı ya da göz göre göre yanlış yere yolladığı ortaları da var. 
  • Ezbere ortalarından bazıları Beşiktaş tribünlerini çıldırtacaktır; ancak onlar buna Caner'den zaten alışık olmalı. Tamamlanamayan ve geri dönüştürülen hücumlarda merkez / yarım alanlardaki boşlukları göremeyişi N'Sakala'yı ezbere ortalara sevk eden zaaflar arasında Beşiktaş'ta en çok sorun çıkaran olacaktır. 
  • Caner kadar net bir ayak içi yok; çok az savunmacının var zaten. Ama bilhassa çalışılmış setlere sadakati daha fazla; orta yapmayı empoze etmiyor. Maçın dakikasından bağımsız uzun mesafeli bindirmeler yapabiliyor; Caner ise maç sonlarında ileride kalmaya ihtiyaç duyabiliyor.  
  • Ligin oynanan son maçındaki ikinci ortasında yaptığı tercih oyuncunun 30 yaşında dahi gelişime açık olduğu sinyalini verdi. Bakasetas'ın kaçırdığı bu net golle birlikte en az bir asistinin daha harcandığını; şimdilik 1'de kalan asist sayısının rahatlıkla 3 olması gerektiğini söyleyebilirim. 


17/8/2019 @ Kayserispor
Maçtaki tek ortası 79. dakikada (İB), Umut'u çalımla ekarte ettikten sonra gelmiş. Ceza sahasındaki tek takım arkadaşı Cisse. Merkezden Bakasetas, ters kanattan Efecan içeri hücum ediyor. Djalma kendisine yaklaşsa yerden bir pas denemesi makul olabilir. (Z) Orta görerek olmasa da iyi yere; Bakasetas iyi sıçramadığı için topa yalnızca dokunabiliyor. 

24/8/2019 v. Kasımpaşa
Altı orta yapmış. 5. dakikada (HG) Koita'nın kendisini unutmasını iyi değerlendirip topla buluşuyor; Cisse'nin merkez koşusunu görüyor; ama orta isabetsiz. 41.dakikada (HG) Bakasetas ile verkaç yapıp 18 içinde sıfıra iniyor. Yerden sert bir pas ile Efecan'a asist yapmayı deniyor; isabetsiz. 54. dakikada (HG) Koita'nın arkasına kaçarak Fernandes'ten sıfıra doğru pas alıyor. Ön direğe koşan Cisse'ye alçak ortası asiste dönüşüyor. 71. dakikada kornere yakın kullandığı taçtan sonra (İB) Cisse'den pas alıp, Djalma ile Efecan'ın koştuğu ön direğe doğru isabetsiz bir orta yapıyor. 73'te Djalma'nın pasıyla 18 içinde sıfıra iniyor (HG); bakmadan yaptığı yerden orta isabetsiz. 83'te orta sahada aldığı topu sürerek ileri taşıyor (HG); bakarak yaptığı ortası isabetsiz. 6 ortanın hepsi (M) kabul edilebilir.


Efecan'ın merkezde top aldığını gören N'Sakala hareketine başlıyor

Önündeki Jr. Fernandes'in merkeze düşmesiyle hızlanarak Koita'nın arkasına koşuyor

Bakarak yaptığı ortası ile Cisse'ye golü attırıyor


16/9/2019 v. Fenerbahçe
15. dakikada rakip alanda kapılan bir topu (İB) ceza sahasında kimse yokken orta yaparak harcıyor (Z). 22. dakikada Jr. Fernandes'in iyi pasıyla Ozan ile Deniz'in arasından fırlıyor (HG); ortası (M) isabetsiz. 69. dakikada Ferdi'ye omuz koyup korner çizgisine yakın top kazanıyor (İB); ilk dokunuşunda sağ ayağıyla ortası (M) Bammou'ya ve isabetli.


Rakip korner direğine doğru Ferdi'yi omuzla yenip topu aldıktan sonra...


Bammou'nun ön direk koşusunu iyi okuyup, topa ilk dokunuşunda sağ ayakla isabetli ortası


Gelişine vuramayan Bammou fırsatı değerlendirememiş

22/9/2019 @ Gençlerbirliği
62. dakikada rakip yarı sahada kullandığı taçtan sonra Ahmet Oğuz ile kendisini takip etmeyen Candeias'ın arasına hareketlenerek (İB), Cisse'ye bakarak isabetli bir orta (M) yapıyor.

28/9/2019 v. Sivasspor
50. dakikada sağdan gelişen Alanya hücumunda direkten dönen topu kovalayan Cisse  N'Sakala'ya 18 üstünde veriyor (İB); panikle isabetsiz bir orta yapıyor (Z). 55. dakikada Yatabare'den top çalıp (İB), verkaca giriyor. Ezbere ortası Samassa'ya gidiyor. Orta yaptığı bölgeye koşan ikinci oyuncu hava topu hakimiyeti düşük Efecan (Z).


Cisse'den topu aldığında üzerine koşan Goiano'nun arkasındaki boşluğu kullanmak yerine...

Ezbere bir orta yapıyor; Cisse'yi tekrar kaçırabilir ya da topla hareketlenebilirdi


5 dakika sonra, Jr. Fernandes, Bakasetas ve Ceyhun opsiyonları yerine orta tercihi

6/10/2019 @ Beşiktaş
18. dakikada hatalı kararı sonucu Oğuzhan'ın kapattığı sıfıra hareketleniyor; ortası bloklanarak kornere çıkıyor (İB, Z). 64'te ters kanat pasıyla iyi yerde topla buluşup (İB) Vida ve Ruiz'in arasındaki büyük boşluğa (M) isabetsiz bir orta yapıyor. 


Tercih sorunu: Merkeze yaklaşan Bakasetas'a oynamak yerine, sıfıra iniyor. 


Oğuzhan + Lens kapatıyor; blok yememesi imkansıza yakın; korner almayı başarmış

20/10/2019 v. Rizespor
5. dakikada ileride kapılan toptan sonra (İB), sol çizgide bomboş kalıyor. Kalabalık içine ezbere (Z) kötü bir orta yapıyor. 15. dakikada sağdan sola dönen hücumda (İB) Cisse'nin penaltıya doğru koşusunu iyi görüyor (M); orta bloklanıyor. 61.dakikada Rize'nin uzaklaştıramadığı topu Fernandes'ten alıyor (İB), iyi yere orta, isabetsiz (M). 90'da kornerden kısa pas alıp (İB) kalabalık içine isabetli orta yapıyor (Z)

2/11/2019 v. Başakşehir
29. dakikada savunmanın uzaklaştırdığı topu merkeze yakın konumda topluyor (HG), bomboş Siopis'e vermek yerine gelişi güzel dolduruyor (Z). 42'de önce Efecan'ı doğru tercihle kaçırmak istiyor; olmayınca tekrar topu alıp kalabalık içine yerden isabetsiz bir orta yapıyor (İB, Z). 48'de kendi yarı sahasında aldığı topu sürerek ileri taşıyor (HG), altı pasa hareketlenen Cisse'yi görüyor ama ortası isabetsiz (M). 50'de geriden koşarak katıldığı (HG) hücumda kalabalık içine zor ve ama isabetli orta (Z). 80'de (HG) Caiçara'nın hatasıyla önünde kalan topu hemen kalabalık içine ortalıyor; isabetli ama (Z)


Topla buluşsa savunmaya büyük sorun çıkaracak Siopis'e vermemenin anlamı yok



Tercih doğru olsa da, kavisi fazla kaçırdığı ortalardan; topu işaretli bölgeye atabilmesi gerek


Cisse'nin geriye düştüğünü sezip zor ama isabetli bir orta yapıyor; Fernandes müsait

10/11/2019 @ Trabzon
10.dakikada çalışılmış hücumda, Fernandes sırtı dönük topu geri oynadığı anda Pereira'nın bölgesine saldırıyor. Topu sürerek 18'e giriyor; yerden ortası gereksiz ve isabetsiz. (HG, Z)


Daha Tzavellas topu almadan Pereira - Yusuf bölgesine saldırmaya başlıyor


Efecan'ın merkeze koşması ile orta daha da kötü bir tercih olmuş. Dursa penaltı alabilir

30/11/2019 v. Ankaragücü
18. dakikada çizgide buluştuğu topu merkeze sürecek gibi yapıp bir anda patlayarak soldan ileri gidiyor (HG); hücumcular geç hareketlendiği için orta yapmamalı ve Djalma'nın önüne atmalıydı (Z). 28. dakikada (HG) verkaçla son çizgiye hareketleniyor; Efecan'ın kötü pozisyonu opsiyonlarını sınırlamış ama ön direkte yerden Bammou'yu görmeye çalışması makul (M). 52. dakikada Kasımpaşa maçındaki gibi; merkeze oynana topu iyi okuyup boş kanada koşuyor; tek topta ortası da doğru ama biraz fazla hızlı. (HG, M)


Oyunu doğru okumaya bir örnek daha: Djalma'nın tekte merkeze oynayacağını...


O topun da gene tekte kanadına geleceğini biliyor; Djalma topa değince depara başlıyor


Üstüne bu ortayı tekte denemesi de doğru; şiddetini ayarlayamamış

7/12/2019 @ Galatasaray
80. dakikada kullanılan taçtan sonra (İB) Mariano'nun ters kanatta kaldığını görüp Marcao'nun arkasına koşu atarak Efecan'dan top alıyor. N'Zonzi ağırdan alınca müsait durumda doğru yere iyi orta yapıyor (M); Bakasetas vuruyor; ama kaleye değil. 




13/12/2019 v. Antalyaspor
83. dakikada kullandığı taçtan sonra topu alıp (İB), kalabalık içine ezbere orta yapıyor (Z). 96'da aynı şeyi Jr. Fernandes'in kullandığı taçtan sonra yapıyor, ama maçın son hücumu
olduğu için makul. (İB, M)

23/12/2019 @ Denizlispor
10. dakikada ters kanattan sola gelen hücumda topu sağına çekip gereksiz ve kötü bir orta yapıyor (HG, Z). 56. dakikada kontra atakta Jr. Fernandes'e iyi destek verip (HG) ön direğe koşan Bakasetas'ın önüne yerden kesmeye çalışıyor (M); isabetsiz. 72. dakikada önüne atılan top hızlı; sıfıra inerken ortadan başka pek şansı yok. Arka direğe yapmayabilirdi (İB, M). 77. dakikada yaptığı savunmayla top kazanımını sağlayıp kontraya fırlıyor (HG), 18'e girince yerden ortası doğru (M) ama bloklanıyor.

29/12/2019 v. Konyaspor
19. dakikada rakip yarı alanda kullandığı taçtan sonra topu alıp (İB), kötü tercihle sıfıra inip, mecburen kaleciye giden bir orta yapıyor (Z). 56. dakikada merkeze düşüp aldığı topu çalım üstüne süratlenerek sol çizgiye taşıyor (HG), ön direğe ortası mantıklı (M), Cisse geç hareketleniyor. 79'da Cisse'nin geriye doğru verdiği pasla buluşuyor (İB), 3 savunmacıya 3 hücumcunun saldırdığını görüp (M), arka direğe (bu kötü) orta yapıyor. 

3 savunmacıya 3 hücumcunun saldırdığını görüp orta yapması mantıklı ancak...

Ortayı Efecan'ın olduğu arka direğe değil, Jr + Cisse'nin olduğu ön direğe yapmalıydı


18/1/2020 v. Kayserispor
8. dakikada pasıyla Djalma'yı sıfıra hareketlendirip kendisi onun arkasına hareketleniyor (İB); geri pasın gelişine tekte orta yapmak yerine yaklaşan Salih'i düşünebilirdi (Z).  9. dakikada Cisse'nin kafa pası auta çıkacakken çevirmek adına orta yapıyor (İB, M). 88'de Fernandes ile ikili oyun yapıp (İB), ön direğe koşan Fernandes'e bakarak (M) isabetli orta yapıyor 

25/1/2020 @ Kasımpaşa
11. dakikada rakip yarı alanda buluştuğu topu (İB) hiç düşünmeden kimsenin olmadığı bir yere ortalıyor (Z). 22'de kendi yarı alanından hareketlenerek Fernandes-Siopis ile üçgeni tamamlıyor (HG); iki savunmacı arasından hareketlenen Cisse'ye hemen atmak yerine vakit kaybedince gereksiz bir orta yapmış oluyor (Z). 33'te gene geriden çıkarak koşu yolu pasına hareketleniyor (HG); yerden ortası bloklansa da doğru ve iyi yere (M).

2/2/2020 v. Yeni Malatyaspor
4. dakikada sağdan sola dönen topu yarı alana yakın alıyor (HG), kısa bir dripling sonrası Cisse'nin koşusunu görüyor (M); ortası çok kısa kalıyor. 36'da Caulker'ın koşusuna kanan savunmacıların bıraktığı boşlukta topla buluşuyor (İB), Caulker ve Fernandes koşu gösterirken; Salih'e orta yapmayı tercih ediyor (Z). 59'da rakip savunmanın uzaklaştıramadığı top 18 içinde önünde kalıyor (İB); savunma tepki veremeden hemen uzak direkteki Djalma'ya göndermek istemesi, isabet bulamasa da doğru (M)

8/2/2020 @ Fenerbahçe
19. dakikada Fenerbahçe'nin ters kanatta kaptırdığı toptan sonra hemen çizgiye açılıp kontraya destek veriyor (HG); ortaya müsait bir durum yokken gene de deniyor (Z). 84'te kendi kullandığı taçtan sonra topu alır almaz ezbere bir orta yapıyor (İB, Z)

Sezon boyu sıkça gösterdiği kontra atak katılımlarından biri daha...

Ortaya müsait durum olmadığını, Efecan'a yerden atması gerektiğini fark etmemiş

21/2/2020 @ Sivasspor
16. dakikada Bammou'nun geriye çıkardığı top ile buluştuğunda (İB), merkezdeki boşluğu pas veya top sürerek kullanmak yerine kalabalık içine gelişi güzel bir orta deniyor (Z). 31'de Bammou ile derin bir verkaca giriyor (İB); ortadan başka şansı kalmamış ve blok yemiş (M). 35'te kendi yarı sahasından süratlenerek koşu yoluna pas alıyor (HG), Bakasetas'a pas vermek yerine merkezdeki Bammou-Cisse'ye orta yapıyor (Z)

Beşiktaş Alanyaspor'dan daha fazla hücum eden ve aşağıdaki gibi geri dönüştüren bir takım

Merkezde ve yakınında olan boşluğu okuyamıyor. Hem pas hem dripling imkanı var!

28/2/2020 v. Beşiktaş
29. dakikada orta sahada kapılan top sonrası hücuma destek veriyor (HG); dört kişinin arasında yalnız Jr. Fernandes var ve orta deniyor (Z). 41'de Karius'un isabetsiz uzun topu hızlıca daha hücumdan dönmemiş durumdayken kendisine aktarılıyor (İB), tekte yerden Cisse'nin ön direk koşusunu görüyor; Vida kesmese gol (M). 

8/3/2020 @ Rizespor
64. dakikada kendi kullandığı taçtan topu geri aldığında (İB) orta yapmaktan başka pek bir şansı yok gibi (M).

14/3/2020 v. Gaziantep
62. dakikada Günay'ın uzun pasını kafasıyla kesip (HG) Fernandes'ten pas alacak şekilde hareketleniyor; orta yerine Cisse'yi yerden / ya da mini bir havadan pas ile buluşturmayı denemeliydi (Z). 92.dakikada kendi yarı sahasından Bammou'ya aktarıp depara başlıyor (HG). Ben dahil herkesi şaşırtan pası Bakasetas yüzünden asiste dönüşmüyor (M).

Pozisyonu burada çizim için durdurduğumda dairenin olduğu yere orta bekliyordum...

Bütün sezon boyu ilk kez geriye çıkardı ve Bakasetas'ı karşı karşıya bıraktı; yazık olmuş.


Saturday, April 25, 2020

Futbol ile ilgili kimsenin bir türlü söyleyemediği gerçek

Patlaması kaçınılmaz bir balonla, güneşe fazla yaklaşan Icarus misali yükseldiğimizi futbolun her düzeyindeki yöneticiler ile birlikte biz izleyiciler de uzun süre görmezden geldik. Şimdi bir pandemi çoktan fark etmiş olmamız gereken bir gerçeği yüzümüze vurmaya çalışıyor. Ancak inkar kudretimiz buna da direnecek gibi duruyor. Simon Burnton The Guardian'daki 25 Nisan 2020 tarihli yazısında, İngiliz futboluna dair bir hadiseyi açıklamak için de olsa, futbolun her karışına ışık tutacak güce sahip bir tespitte bulunmuş:

"Residents of cities around the world are reporting that the reduction in pollution during lockdowns has allowed them to see clearly for the first time in years [...] But the situation facing football is precisely the opposite: deprived of the action that once entertained us, now all we can see is the pollution that surrounds it."

Türkçe olarak diyor ki:

"Dünyadaki farklı şehirlerin sakinleri, eve kapanmaların sonucu olarak azalan hava kirliliği sayesinde yıllardır olmadığı kadar net görebildiklerini ifade ediyor [...] Ama futbolun yüzleştiği durum bunun tam zıttı: futbolun aksiyonundan mahrum kalan bizlerin şimdi görebildiği tek şey onu çevreleyen kirlilik."

Luis Figo içinde olduğumuz milenyumun başında 62 milyon Euro karşılığında Barcelona'dan baş düşman Real Madrid'e transfer olmuştu. İhanete uğradıklarını hisseden Barça taraftarları öfkeli parmaklarını Portekizli'ye yöneltirken, alt tarafı bir futbolcuya farklı renk forma giydirmek için harcanan miktarların başını alıp gidiyor olmasının gelecek için teşkil ettiği tehlike büyük ölçüde göz ardı edilmişti.  Aradan geçen 20 yılda 100 milyon Euro'luk transfer bedeli barajının, ilki 2013'te Gareth Bale ile olmak üzere, 10 defa aşıldığına tanıklık ettik. Ve nihayet 2017'de Paris St. Germain, "bu da yetmez" diyen futbol endüstrisinin açgözlülüğüne Neymar'ı 222 milyon Euro saçarak Katalonya'dan Fransa'nın başkentine getirerek karşılık verdi. 

Kulüpler arasında gidip gelen miktarların bir o kadarı da maaş, imza ücreti ve performans bonusu olarak oyuncuların banka hesaplarına yatırıldı. Bu hoyratlığın önüne geçmeyi çok ama çok geç akıl eden UEFA ve FIFA, en az futbolun dibini dinamitleyen transferleri yapan kulüp yöneticileri ile onların icraatlarının sahadaki tezahürünü çılgınca alkışlayan kitleler kadar suçluydular. Sakın "taraftarlara niye bulaşıyorsun?" demeyin. Çeyrek asrı aşkın süredir endüstriyel futbolun etik değerleri ve mali dengeleri hiçe sayan sorumsuzluğunu, yayın aboneliği, maç bileti, lisanslı ürün vs. satın alarak destekleyen bizler, hayvanların maruz kaldığı acınası koşulları görmezden gelen sirk izleyicilerinden ya da hayatı pahasına dövüşen gladyatörleri yargılayan antik kalabalıklardan çok da farklı değiliz.

Ülkemizde aynı çeyrek asır içinde yaşanmış en ciddi sırt çevirme örneğini hatırlayalım. Temmuz 2011 süreciyle kirlenen futbol ortamından tiksinmeye başlayan Fenerbahçe taraftarı, efsane kaptan Alex de Souza'nın kulüpten aforoz ederek uzaklaştırılmasını, haklı olarak sindirememiş ve yeşil sahalara olan ilgisini iyiden iyiye yitirmişti. Peki herhangi bir kulübün taraftarının "İsmi Pepe de olsa, van Persie de, Falcao da... Veteranlara para saçmanız kabak tadı verdi; biz genç oyuncu izlemenin heyecanına açız" dediğini gördünüz mü? Bu ülkede Yıldırım Demirören bile sadece para harcayarak taraftarını mest etmeyi başarmamış mıydı? Avrupa'nın en yaşlı ligi olma yarışındaki iddiamıza tanıklık etmek için tribünleri eskisine oranla daha da doldurmaya başlamadık mı?

Örneğin Abdurrahim Albayrak'ın 19 Nisan 2020'de CNNTürk'te yaptığı açıklamalarındaki utanmazlık ve sorumsuzluğunun arkasında bu soruların yanıtını bilmesi yatıyor. Yayıncı kuruluştan akan şişirilmiş meblağlar ve bankalardan alınan borçlar dışında elle tutulur tek bir gelir kalemi yaratmamış olmaktan hiç bir gocunma duymayan bu yönetici profili, ödenmesi imkansız maaşlara işaret edip, oyunculardan fedakarlık talep ederken, amatör branşların kapanması gerektiğini dile getirirken kuş gibi rahat... Gazı kaçmış kolalara oda dolusu paralar vaat ederken, bir gün şu veya bu sebepten ötürü, hiç hak etmeden kondukları maddi kaynaklardan mahrum kalacaklarını öngörememenin suçluluğunu hissetmiyorlar. 

Unutmamak gerekir ki, mevcut düzenin tek kazananı en tepedekiler... Yani çarkı döndüren paranın sahipleri ve o paranın oluşturduğu pastadan dilim koparabilenler. Ve bu düzene direnmekte kulüp yöneticileri ve ülke federasyonları kadar UEFA ve FIFA gibi örgütler de sınıfta kalmıştır. Bunun son örneği UEFA'nın 23 Nisan 2020 tarihli açıklamasıdır. Avrupa futbolunun en üst düzey örgütünün, kamu sağlığı uzmanları ve bilim adamlarının görüşlerine başvurduklarını ifade etme ihtiyacı duymadan, ülke federasyonlarına Ağustos'a kadar liglerini tamamlamalarını "tavsiye etmesinin" futbolun önemiyle açıklanacak bir yanı yoktur. Yaz aylarında gündüz sıcaklık ortalamasının 30 dereceyi aştığı onlarca şehrin bulunduğu ve Covid-19 salgınıyla hala mücadele eden bir kıtada, böyle bir emrivakide bulunulması ancak ve ancak kendini tüketmeye başlamış bir ekonomiyi ayakta tutma çabalarıyla açıklanabilir. 

Uğur Meleke'nin 28 Mart 2020 tarihli yazısında değindiği 2019-21 sezonu fikri son derece mantıklı olmasına rağmen, çarkı döndürenlerin en korktuğu ve itinayla uzakta durmaya çalıştığı fikirdir herhalde. Düşünsenize....Alt tarafı sporcuların, antrenörlerin, malzemeciden stat görevlisine kadar müsabakaların oynanmasını mümkün kılan tüm yardımcı birimlerin ve patronları tarafından olan biteni yerinden takip etmek zorunda bırakılacak gazetecilerin sağlığı gözetilecek diye, koskoca bir sezon bütün gelirleriyle yok olup gidecek. "Hadi oradan!" Mehmet Muharrem Kasapoğlu, Nihat Özdemir ve Mehmet Serpil'in katıldığı toplantıdan Haziran ortasında Türkiye'deki lig ve kupa maçlarının tamamlanmaya başlaması gibi bir fikrin çıkmasının arkasında işte bu açgözlülük ve sorumsuzluk vardır. 

Bu toplantıya çağrılmayan Türkiye Profesyonel Futbolcular Derneği denen örgüte bakınca işin garip bir yanını daha görmek mümkün. Başkanlığını Hakan Ünsal'ın yaptığı dernek üyeleri arasında bir adet aktif profesyonel futbolcu dahi yok. Hepsi emekli! (Bir Galatasaray çalışanı olan Ümit Davala ile yayıncı kuruluşta çalışan Tümer Metin'in bu dernekte olması da izahı olmayan hadiseler; ama bu yazının bağlamının dışında kalıyorlar.) Kısacası Türkiye'deki faal futbolcuların, kendi sağlıklarını gözetecek bir resmi örgütü olmadığı gibi, amaçlarından birincisi olarak "profesyonel futbolcuların her türlü hak ve menfaatini koruma[yı]" gösteren derneğin fikrini soran da yok. Bu durum meydanı Burak Yılmaz gibi, 15 Mart'ta yaptığı sorumsuz açıklamalardan geri adım atmaya niyeti olmayanlara bırakmış olsa da, Ömer Bayram gibi içgörü ve anlayış sahibi milli oyuncularımızın varlığı bir nebze sevindirici. 

Benim tek temennim şu: Olur da lig ve kupa müsabakalarının kalanlarını salgına ve kavurucu sıcaklara rağmen tamamlamaya karar verirsek bundan ötürü can kaybı yaşanmaması. Bunu sadece futbolun içindeki ya da etrafındaki canlarla sınırlı sanmayın. Sid Lowe'un 23 Nisan 2020'deki yazısı gösteriyor ki, Mayıs ya da Haziran'da dönüş hazırlıkları içinde olan La Liga yetkilileri, yalnızca antrenmanların başlaması için her oyuncuya üç test yapılması gibi kapsamlı ve masraflı adımları olan bir plan yapmış. Test kitlerinin ve onları kullanma yetisine sahip olanların sonsuz olmadığını, bu imkan ve kişilerin neticede bir oyunun sürmesi uğruna seferber edilmesinin, onlara gerçekten ihtiyaç duyanları mahrum bırakma ihtimali olduğunu unutmamalıyız. 

Futbolu yönetenler belki bin bir dereden su getirip çarçur edilen milyarların hesabını vermeye kalkışabilir. Belki gün gelir, parayı sporun ve sporcu sağlığının önüne koyduklarının itirafında bile bulunabilirler. Ama yüzlerce, binlerce test kiti ve sağlık çalışanını bir takım maddi çıkarlar uğruna "kilitleyip" başkalarının sağlığını ve canını riske atmanın hesabını asla veremezler. Tarih, bu zorbalığa karşı tavrını belli edenleri, etmeyenlerden ayıracak ve unutmayacaktır. 


Tuesday, April 21, 2020

TFF 1.5 aydır ne yapıyor?

Son derece sakıncalı bir şekilde 14-17 Mart tarihlerinde Süper Lig maçlarının oynanmasına karar verip, ancak Gençlik ve Spor Bakanı tarafından mecbur bırakılınca liglerin ertelendiğini duyuran Türkiye Futbol Federasyonu'nun yönetim kurulu üyeleri ve başkanı, 1.5 aydır ne yapıyor?

Bu soru hiç aklınıza geldi mi? 

Nihat Özdemir ve 13 yönetim kurulu üyesinin çok yoğun bir mesai harcayıp liglerin akıbeti üzerinde kafa yoruyor olması belki bazılarınızın aklına gelen bir yanıttır. Bu yanıt iki yönden geçersiz. Birincisi hiçbir futbol federasyonunun liglerin ne zaman oynanacağı konusunda inisiyatif sahibi olmaması gerek; zira bu her şeyden önce bir toplum sağlığı meselesi. Dolayısıyla, futbol yöneticilerinin bilgi ve uzmanlık alanının epey dışında bir konu. Sağlık uzmanları bir konsensüs açıklayana kadar, federasyon yöneticilerinin söyleyecekleri tahmin veya spekülasyondan ibarettir. Yani yetersiz ve gereksizdir. İkincisi, Avrupa'da ligler birer birer ertelenirken kılını kıpırdatmayıp, seyircisiz maçlar ile durumu kotarmayı deneyenlerin, şimdi sağlıklı ve iyi niyetli bir düşünme sürecinde olduğuna inanmak yoğun ve sebepsiz bir iyi niyetten başka bir şeye dayanamaz.

Bana kalırsa, varlık amacı Türk futbolunu geliştirmek olan bu kişilerin, tam da buna kafa yormak için bol bol vakti var şu anda. Neticede maaşlarını hala alıyorlar. Aksini duyanınız oldu mu? Futbolcular maaşlarında indirime gitmelidir diye fikir beyan etmelerine rağmen, kendileri tarafından bu yönde alınmış bir inisiyatif var mı? Sırası gelmişken...Sahi bu insanlar ne kadar maaş alıyorlar? Ve biz bunu neden bilmiyoruz? (Benim kendi araştırmamdan öğrendiğim kadarıyla yönetim kurulunda olmayanların bile aylık ücretleri 50bin TL'ye varabiliyor. Nihat Özdemir'in ise federasyon başkanlığı için bir ücret almadığını duydum. Siz daha doğrusunu ya da fazlasını biliyorsanız, bu bilginizi paylaşın; hepimiz öğrenelim.)

Henüz sadece söylenti düzeyinde olsa da, yaz aylarında ülkenin en güneyindeki kentlerinden ikisinde liglerin kalan maçlarını oynatmak gibi, futbolcu sağlığını hem salgın hem sıcaklık riskine karşı hiçe sayan bir kararın bu federasyondan çıkmasına şaşıranınız olur mu? Hiçbir bilimsel dayanakları olmaksızın, "liglerin falanca zaman başlayacağını umuyoruz" deyip durmak yerine, futbol federasyonu üyeleri ne gibi konulara vakit ayırıyor olabilirler diye düşündüm. Aklıma şunlar geldi:

1) Yabancı oyuncu sınırlaması konusu bir daha gündeme gelmemek üzere rafa kaldırılmalı. Yerine ise, ilk on birlerde ve maç kadrolarında 22 yaş altı oyuncu bulundurma zorunluluğu getirilmeli. Takımların hepsi, uyruğundan bağımsız 22 yaş altında oyunculara toplam sürenin belli bir yüzdesini ayırmak zorunda olmalı. Mevcut durumumuz, rakibimiz olan ülkelerle kıyaslanacak gibi değil. Aşağıdaki tabloya bakacak olursak, %10 gibi bir alt sınır gerekli gözüküyor; ciddiyeti tartışılmayacak bir uygulama içinse %20 hedeflenmeli. İlk 11 oyuncusu olarak süre bulabilen bir avuç 22 yaş altı oyuncuyu daha önceki yazılarımda açıkladım. Bir tanesi bu linkten, diğeri ise bu linkten okunabilir. Yine bu blog'da aynı konuyu ele alan daha eski yazılarım da var; ancak vaktiniz ya da ilginiz azsa, özet olarak yıllardır geri gidiyoruz.



Uyrukları, yani doğdukları ülke neden önemli değil? Çünkü maksat futbolcu yetiştirmek, lig takımlarını ve milli takımı Avrupa'daki rakiplerine karşı güçlendirmek ise, bunu Türkiye'de doğmuş oyuncularla yapmaya çalışmak bir katkı sağlamaz. Hele hele içler acısı altyapı şartları ile altyapı - profesyonellik arasındaki köprüler geliştirilmeden bunun denenmesi salt zarar verir.

"Bizim topraklarımızda doğmuş oyuncular daha çok oynasın" zihniyetine sahip olmayan Avrupa ülkelerinin futbolcu üretmek ve güçlü milli takımlar oluşturmakta bizden çok daha mahir oldukları tartışılmaz. Ülkemizden çıkan genç ve iyi futbolcuları da hemen Avrupa kulüpleri kapıveriyor. Diyorum ki, biz de genç oyuncu keşfine önem verelim. Bunların içinden en üst düzeyde olduklarına kanaat getirilenlerden milli takımı olmayanlar devşirilir, bir dolu Aurelio'muz olur. Doğdukları ülkelerin seviyesinde olmadığı için Türkiye'ye gelen Oğuzhanlar, Cenk Tosunlar zaten bizi bu konsepte alıştırmış olmalı. Neden başka ülkelerin artıklarını bekleyelim ki? Biz bulup biz yetiştirelim. 

2) Yabancıya değil; 30 yaş üstü oyuncuya sınırlama getirilmeli. Ancak bu şekilde aşağıdaki grafiği okun gösterdiği yöne itebiliriz. Bu acı gerçeği yaratan ise şu: Kulüplerimiz tek ama tek vazifelerinin sporcu yetiştirmek olduğunu idrak edemiyor. Dolayısıyla teşvik ve yaptırımlarla, veteran lokali haline gelen ülke futbolunun önce imajının sonra da üretim kapasitesinin artırılması gerekiyor. Bence ilk on birlerde iki tane, kadrolarda dört ya da beş 30 yaş üstü oyuncu gibi bir sınır makul. 




3) 80 milyon nüfuslu ülkenin kadın futbol milli takımının bir adet uluslararası turnuvaya katılamamış olması çok büyük bir utançtır. Takımlar milli kadın oyuncu havuzuna katkıda bulunmaya teşvik edilmelidir. Bu amacın yakından takip edilebilmesi adına kulüp ve federasyon yönetimlerinde, göstermelik olarak bir tane değil, makul oranda kadın yönetici bulundurulması şart olmalıdır. 

4) 1,2 ve 3 numaralı maddelerin uygulanmasına olan bağlılığı artırmak için, televizyon yayın gelirlerinden, UEFA'nın Avrupa turnuvalarına katılmayan kulüplere dağıtmak üzere verdiği primlere kadar çeşitli ödemelerin, bu üç maddeye uyum çerçevesinde kademelendirilmesi gerek. Bu şekilde, daha çok genç oyuncu oynatan / yetiştiren, altyapı yatırımlarına daha fazla önem veren, kadın futbolunun gelişimine daha büyük katkı sağlayan kulüpler ödüllendirilir. Her ne pahasına olursa olsun ligi daha üst sırada bitirenler değil! Dolayısıyla ödül parası dağıtırken federasyonun şu mesajı vermesi gerek: "Bana ligde topladığın puanla değil, yetiştirdiğin futbolcu isimleriyle gel."

Gene önceki üç maddenin gücünü artırmak adına, lisanslı kulüp sayısı kademeli olarak en az yarı yarıya azaltılmalı; bu azaltmadan etkilenmeyecek kulüplerin belirlenmesinde üç maddeye bağlılık büyük ölçüde esas alınmalıdır. 

5) Bazılarının hisseleri kamu malı olan, çoğu dernek diye geçinen kulüplerin tamamına, futbolcu menajeri, futbolcu teknik kadro ve yönetici ücretlerini kuruşuna kadar şeffaflıkla açıklanma zorunluluğu getirilmelidir. Bununla birlikte dernek - şirket çift başlılığı kaldırılmalıdır. Borcu derneğe, varsa karı A.Ş.'ye yazma dönemi kapanmalıdır. 3 milyar TL borcu olan dernek olmaz. Bu saçmalığın bir an önce sonlandırılması elzemdir. Sadece bu maddenin getirilmesi bile, açıklanmayan menajer ödemeleri ve futbolcu ücretlerinin sağladığı veteran oyuncu pazarına çok ciddi bir engel teşkil edecektir. 

6) Türkiye Kupası'nda seribaşı usülü eşleşmeler kaldırılmalı, tamamen kaldırılmayacaksa bir zahmet çeyrek final düzeyinde uygulanmamalıdır. Örneğin bu sene Kırklarelispor ve Erzurumspor tırnaklarıyla kazıya kazıya son sekiz takım arasına kaldıktan sonra, bu saçma uygulama sonucu Trabzonspor ve Fenerbahçe'ye resmen yem edildiler. Böyle yapılacaksa, kim, neden Türkiye Kupası maçlarını son 4 takım kalana dek izlesin ki? 

"Senin bu dediğini hiçbir ülke yapmıyor" diye, bir iki öneriyi cımbızla çekip peşin eleştiri getireceklere peşin cevap: Bir doğruyu yapmak için başkasının yapmasını beklemek zorunda olduğumuz nereden çıktı? Hele hele yaş makası git gide açılmaktayken, futbol giderek sevimsiz ve siyasi bir sirke dönüşüyorken, diğer ülkeler futbollarını bir düşünüyorsa biz beş düşünmeliyiz. Yukarıda saydıklarım oldukça radikal ve Türkiye'nin futbol resmini baştan aşağı değiştirecek uygulamalar. Dolayısıyla devreye girmeleri halinde pek çok kişi ve kuruluşun çarkına çomak sokacak cinsten olduklarından kuşkum yok. Çoğu yaşlı, siyasi geçmişi olan statükocu yöneticilerden bu yenilikleri beklemek hayalperestlik; biliyorum. Yaşlarını merak ettiyseniz, TFF sitesinde hiçbir bilgi olmadığı için kendim araştırdım:

Nihat Özdemir (70), Servet Yardımcı (63), Mehmet Baykan (56), Erhan Kamışlı (56), Yılmaz Büyükaydın (52), Ali Düşmez (63), Hamit Altıntop (37), Mustafa Çağlar (10 dakikadan fazla aradım ve bulamadım; değmez diye düşündüm ama hadi 45 olsun), Hasan Y. Akıncıoğlu (64), Alkın Kalkavan (?), İsmail Erdem (61), Nuri Akın (76), Mustafa Hacıkerimoğlu (?), Selim Soydan (79)

Saydıklarımın yaş ortalaması 56; ancak 60 yaşın altındakilerin sayısı yalnızca beş. Ayrıca, 70 yaşını geçmiş insanların Türk futboluna ne katmasını bekliyoruz; biri lütfen bana açıklayabilir mi? Futbolumuzun gelişiminin önünde duran bir numaralı engel, köhnemiş futbol federasyonunun ta kendisidir. Bu ne kadar büyük bir tezattır!

Son bir sözüm de futbol basınına... Liglerin ertelenmesinin üzerinden 1.5 ay geçti. Bu sürede şu yazdıklarıma değinen, mevcut sistemi sorgulayan, düzelmesi için öneri getiren kaç tane yazı ya da araştırma yayınlandı? Hala varsa yoksa transfer ve "ligler ne zaman başlayacak" haberleri... Maçlar oynanmıyor ve hakkında yazı yazacak konu yok denecek kadar azken bile ülke futbolunun geleceğinin hala umursanmıyor olması çok ama çok üzücü. Halbuki köklü değişikliklerin tasarlanması ve zamanlamalarının belirlenmesi için ciddi bir fırsat var elimizde.