Tuesday, April 21, 2020

TFF 1.5 aydır ne yapıyor?

Son derece sakıncalı bir şekilde 14-17 Mart tarihlerinde Süper Lig maçlarının oynanmasına karar verip, ancak Gençlik ve Spor Bakanı tarafından mecbur bırakılınca liglerin ertelendiğini duyuran Türkiye Futbol Federasyonu'nun yönetim kurulu üyeleri ve başkanı, 1.5 aydır ne yapıyor?

Bu soru hiç aklınıza geldi mi? 

Nihat Özdemir ve 13 yönetim kurulu üyesinin çok yoğun bir mesai harcayıp liglerin akıbeti üzerinde kafa yoruyor olması belki bazılarınızın aklına gelen bir yanıttır. Bu yanıt iki yönden geçersiz. Birincisi hiçbir futbol federasyonunun liglerin ne zaman oynanacağı konusunda inisiyatif sahibi olmaması gerek; zira bu her şeyden önce bir toplum sağlığı meselesi. Dolayısıyla, futbol yöneticilerinin bilgi ve uzmanlık alanının epey dışında bir konu. Sağlık uzmanları bir konsensüs açıklayana kadar, federasyon yöneticilerinin söyleyecekleri tahmin veya spekülasyondan ibarettir. Yani yetersiz ve gereksizdir. İkincisi, Avrupa'da ligler birer birer ertelenirken kılını kıpırdatmayıp, seyircisiz maçlar ile durumu kotarmayı deneyenlerin, şimdi sağlıklı ve iyi niyetli bir düşünme sürecinde olduğuna inanmak yoğun ve sebepsiz bir iyi niyetten başka bir şeye dayanamaz.

Bana kalırsa, varlık amacı Türk futbolunu geliştirmek olan bu kişilerin, tam da buna kafa yormak için bol bol vakti var şu anda. Neticede maaşlarını hala alıyorlar. Aksini duyanınız oldu mu? Futbolcular maaşlarında indirime gitmelidir diye fikir beyan etmelerine rağmen, kendileri tarafından bu yönde alınmış bir inisiyatif var mı? Sırası gelmişken...Sahi bu insanlar ne kadar maaş alıyorlar? Ve biz bunu neden bilmiyoruz? (Benim kendi araştırmamdan öğrendiğim kadarıyla yönetim kurulunda olmayanların bile aylık ücretleri 50bin TL'ye varabiliyor. Nihat Özdemir'in ise federasyon başkanlığı için bir ücret almadığını duydum. Siz daha doğrusunu ya da fazlasını biliyorsanız, bu bilginizi paylaşın; hepimiz öğrenelim.)

Henüz sadece söylenti düzeyinde olsa da, yaz aylarında ülkenin en güneyindeki kentlerinden ikisinde liglerin kalan maçlarını oynatmak gibi, futbolcu sağlığını hem salgın hem sıcaklık riskine karşı hiçe sayan bir kararın bu federasyondan çıkmasına şaşıranınız olur mu? Hiçbir bilimsel dayanakları olmaksızın, "liglerin falanca zaman başlayacağını umuyoruz" deyip durmak yerine, futbol federasyonu üyeleri ne gibi konulara vakit ayırıyor olabilirler diye düşündüm. Aklıma şunlar geldi:

1) Yabancı oyuncu sınırlaması konusu bir daha gündeme gelmemek üzere rafa kaldırılmalı. Yerine ise, ilk on birlerde ve maç kadrolarında 22 yaş altı oyuncu bulundurma zorunluluğu getirilmeli. Takımların hepsi, uyruğundan bağımsız 22 yaş altında oyunculara toplam sürenin belli bir yüzdesini ayırmak zorunda olmalı. Mevcut durumumuz, rakibimiz olan ülkelerle kıyaslanacak gibi değil. Aşağıdaki tabloya bakacak olursak, %10 gibi bir alt sınır gerekli gözüküyor; ciddiyeti tartışılmayacak bir uygulama içinse %20 hedeflenmeli. İlk 11 oyuncusu olarak süre bulabilen bir avuç 22 yaş altı oyuncuyu daha önceki yazılarımda açıkladım. Bir tanesi bu linkten, diğeri ise bu linkten okunabilir. Yine bu blog'da aynı konuyu ele alan daha eski yazılarım da var; ancak vaktiniz ya da ilginiz azsa, özet olarak yıllardır geri gidiyoruz.



Uyrukları, yani doğdukları ülke neden önemli değil? Çünkü maksat futbolcu yetiştirmek, lig takımlarını ve milli takımı Avrupa'daki rakiplerine karşı güçlendirmek ise, bunu Türkiye'de doğmuş oyuncularla yapmaya çalışmak bir katkı sağlamaz. Hele hele içler acısı altyapı şartları ile altyapı - profesyonellik arasındaki köprüler geliştirilmeden bunun denenmesi salt zarar verir.

"Bizim topraklarımızda doğmuş oyuncular daha çok oynasın" zihniyetine sahip olmayan Avrupa ülkelerinin futbolcu üretmek ve güçlü milli takımlar oluşturmakta bizden çok daha mahir oldukları tartışılmaz. Ülkemizden çıkan genç ve iyi futbolcuları da hemen Avrupa kulüpleri kapıveriyor. Diyorum ki, biz de genç oyuncu keşfine önem verelim. Bunların içinden en üst düzeyde olduklarına kanaat getirilenlerden milli takımı olmayanlar devşirilir, bir dolu Aurelio'muz olur. Doğdukları ülkelerin seviyesinde olmadığı için Türkiye'ye gelen Oğuzhanlar, Cenk Tosunlar zaten bizi bu konsepte alıştırmış olmalı. Neden başka ülkelerin artıklarını bekleyelim ki? Biz bulup biz yetiştirelim. 

2) Yabancıya değil; 30 yaş üstü oyuncuya sınırlama getirilmeli. Ancak bu şekilde aşağıdaki grafiği okun gösterdiği yöne itebiliriz. Bu acı gerçeği yaratan ise şu: Kulüplerimiz tek ama tek vazifelerinin sporcu yetiştirmek olduğunu idrak edemiyor. Dolayısıyla teşvik ve yaptırımlarla, veteran lokali haline gelen ülke futbolunun önce imajının sonra da üretim kapasitesinin artırılması gerekiyor. Bence ilk on birlerde iki tane, kadrolarda dört ya da beş 30 yaş üstü oyuncu gibi bir sınır makul. 




3) 80 milyon nüfuslu ülkenin kadın futbol milli takımının bir adet uluslararası turnuvaya katılamamış olması çok büyük bir utançtır. Takımlar milli kadın oyuncu havuzuna katkıda bulunmaya teşvik edilmelidir. Bu amacın yakından takip edilebilmesi adına kulüp ve federasyon yönetimlerinde, göstermelik olarak bir tane değil, makul oranda kadın yönetici bulundurulması şart olmalıdır. 

4) 1,2 ve 3 numaralı maddelerin uygulanmasına olan bağlılığı artırmak için, televizyon yayın gelirlerinden, UEFA'nın Avrupa turnuvalarına katılmayan kulüplere dağıtmak üzere verdiği primlere kadar çeşitli ödemelerin, bu üç maddeye uyum çerçevesinde kademelendirilmesi gerek. Bu şekilde, daha çok genç oyuncu oynatan / yetiştiren, altyapı yatırımlarına daha fazla önem veren, kadın futbolunun gelişimine daha büyük katkı sağlayan kulüpler ödüllendirilir. Her ne pahasına olursa olsun ligi daha üst sırada bitirenler değil! Dolayısıyla ödül parası dağıtırken federasyonun şu mesajı vermesi gerek: "Bana ligde topladığın puanla değil, yetiştirdiğin futbolcu isimleriyle gel."

Gene önceki üç maddenin gücünü artırmak adına, lisanslı kulüp sayısı kademeli olarak en az yarı yarıya azaltılmalı; bu azaltmadan etkilenmeyecek kulüplerin belirlenmesinde üç maddeye bağlılık büyük ölçüde esas alınmalıdır. 

5) Bazılarının hisseleri kamu malı olan, çoğu dernek diye geçinen kulüplerin tamamına, futbolcu menajeri, futbolcu teknik kadro ve yönetici ücretlerini kuruşuna kadar şeffaflıkla açıklanma zorunluluğu getirilmelidir. Bununla birlikte dernek - şirket çift başlılığı kaldırılmalıdır. Borcu derneğe, varsa karı A.Ş.'ye yazma dönemi kapanmalıdır. 3 milyar TL borcu olan dernek olmaz. Bu saçmalığın bir an önce sonlandırılması elzemdir. Sadece bu maddenin getirilmesi bile, açıklanmayan menajer ödemeleri ve futbolcu ücretlerinin sağladığı veteran oyuncu pazarına çok ciddi bir engel teşkil edecektir. 

6) Türkiye Kupası'nda seribaşı usülü eşleşmeler kaldırılmalı, tamamen kaldırılmayacaksa bir zahmet çeyrek final düzeyinde uygulanmamalıdır. Örneğin bu sene Kırklarelispor ve Erzurumspor tırnaklarıyla kazıya kazıya son sekiz takım arasına kaldıktan sonra, bu saçma uygulama sonucu Trabzonspor ve Fenerbahçe'ye resmen yem edildiler. Böyle yapılacaksa, kim, neden Türkiye Kupası maçlarını son 4 takım kalana dek izlesin ki? 

"Senin bu dediğini hiçbir ülke yapmıyor" diye, bir iki öneriyi cımbızla çekip peşin eleştiri getireceklere peşin cevap: Bir doğruyu yapmak için başkasının yapmasını beklemek zorunda olduğumuz nereden çıktı? Hele hele yaş makası git gide açılmaktayken, futbol giderek sevimsiz ve siyasi bir sirke dönüşüyorken, diğer ülkeler futbollarını bir düşünüyorsa biz beş düşünmeliyiz. Yukarıda saydıklarım oldukça radikal ve Türkiye'nin futbol resmini baştan aşağı değiştirecek uygulamalar. Dolayısıyla devreye girmeleri halinde pek çok kişi ve kuruluşun çarkına çomak sokacak cinsten olduklarından kuşkum yok. Çoğu yaşlı, siyasi geçmişi olan statükocu yöneticilerden bu yenilikleri beklemek hayalperestlik; biliyorum. Yaşlarını merak ettiyseniz, TFF sitesinde hiçbir bilgi olmadığı için kendim araştırdım:

Nihat Özdemir (70), Servet Yardımcı (63), Mehmet Baykan (56), Erhan Kamışlı (56), Yılmaz Büyükaydın (52), Ali Düşmez (63), Hamit Altıntop (37), Mustafa Çağlar (10 dakikadan fazla aradım ve bulamadım; değmez diye düşündüm ama hadi 45 olsun), Hasan Y. Akıncıoğlu (64), Alkın Kalkavan (?), İsmail Erdem (61), Nuri Akın (76), Mustafa Hacıkerimoğlu (?), Selim Soydan (79)

Saydıklarımın yaş ortalaması 56; ancak 60 yaşın altındakilerin sayısı yalnızca beş. Ayrıca, 70 yaşını geçmiş insanların Türk futboluna ne katmasını bekliyoruz; biri lütfen bana açıklayabilir mi? Futbolumuzun gelişiminin önünde duran bir numaralı engel, köhnemiş futbol federasyonunun ta kendisidir. Bu ne kadar büyük bir tezattır!

Son bir sözüm de futbol basınına... Liglerin ertelenmesinin üzerinden 1.5 ay geçti. Bu sürede şu yazdıklarıma değinen, mevcut sistemi sorgulayan, düzelmesi için öneri getiren kaç tane yazı ya da araştırma yayınlandı? Hala varsa yoksa transfer ve "ligler ne zaman başlayacak" haberleri... Maçlar oynanmıyor ve hakkında yazı yazacak konu yok denecek kadar azken bile ülke futbolunun geleceğinin hala umursanmıyor olması çok ama çok üzücü. Halbuki köklü değişikliklerin tasarlanması ve zamanlamalarının belirlenmesi için ciddi bir fırsat var elimizde. 






No comments:

Post a Comment