Thursday, April 9, 2020

Futbolcu olmak isteyen gençlerimiz neden yurtdışı hayali kurmak zorunda?

Koronavirüs salgını dolayısıyla 26. hafta maçlarının tamamlanmasının ardından tatil edilen ligimizin yaş - dakika dağılımlarını güncelleme fırsatı buldum. 




WyScout'a göre toplam 501 futbolcunun 501511 dakika süre aldığı ligimizde, 22 yaşının altındaki oyuncular toplam 16234 dakika sahada kalabilmiş. Yani toplam sürenin yalnızca %3.2'sini bu gruptaki oyunculara ayırmış takımlarımız. Toplam 24 yaş grubuna dakikalar eşit olarak dağıtılsa, her bir yaşa 20 binden fazla dakika düşmesi gerekirken; ligimizde ağırlığın 28 yaş ve üstü grupta olduğunu görmek mümkün. 

Yaş gruplarına düşen dakika grafiğinin bize anlattığı bir diğer üzücü gerçek ise, 24 yaşına gelene kadar toplam dakika havuzunun %50'sine ulaşılamıyor olması. Bu sadece genç futbolcuların değil, kendini ispatlamak ve hasbelkader bulduğu süreyi ilerideki sezonlara da taşımak zorunda olan futbolcuların da yeterli süreyi bulamadığı anlamına geliyor. Burada bahsettiğimin önemi yazımın son bölümünde biraz daha anlam kazanacak.

Her takımın 26 maç yaptığı ligde, hiçbir maçın uzamadığını ve tam 90 dakikada bittiğini varsayalım. Bu durumda her takımın oyuncuların tamamına dağıtacağı toplam süre 25740 dakikadır. Bunu 11 eşit parçaya bölersek her oyuncunun toplam 2340 dakikalık bir havuzdan pay almaya çalıştığını söyleyebiliriz. (Kalecilerin oyundan az çıkması ve diğer oyuncu değişikliklerinin dakikalara etkisi ile sakatlıklar nedeniyle mükemmel bir yöntem değil; ama amacıma ulaşmamı engellemiyor) 

Yani her oyuncunun toplam hakkının 
  • %1'i 23.4 dakikaya
  • %5'i 117 dakikaya
  • %50'si 1170 dakikaya tekabül ediyor diye düşünebiliriz.

Bu hesapla, 22 yaşından küçüklerin ne kadarı, toplam sürenin yüzde kaçında şans bulabilmiş diye baktığımızda, tablo daha da vahimleşiyor. Zira ligimizde sahaya basma onuru bahşedilmiş 59 genç futbolcunun 26 tanesi toplam sürenin %5'ine dahi erişememiş. %50 bandını geçebilen sadece 4 isim var: Altay Bayındır, Montassar Talbi, Berat Özdemir ve Paul Mukairu.




Listenin sonundaki Uğurcan Yazgılı bugün 21 yaşına bastı. Kasımpaşa futbolcusuyken, yalnızca 8 Aralık 2019'da Beşiktaş'a karşı 3-2 kaybedilen iç saha maçında iki dakika sahada kalmış; sonra Transfermarkt'a göre bedelsiz olarak Adanaspor'a transfer olmuş. Şubat 2020'den itibaren 1. Ligde 5 kez 90 dakika sahada kalma imkanı bulmuş. 


Bu yazının hazırlığını yaptığım haftada Salih Uçan'ın 14 Nisan 2019'da Milliyet'e verdiği bir röportaja rastladım. Şu ifadeleri kullanmış Salih:


"Türkiye'de kaç takım var, 18 takım. Bakalım kaç Türk futbolcu oynuyor? Yani artık Türk futbolu gibi pek değil yani. Kaç tane Türk var oynayan? Hani bu şey anlamına gelmiyor, bu yabancı karşıtlığı da değil asla. Ama sınırsız olması da hoş değil tabi ki. Ondan sonra Türk futbolu, Türk oyuncu yok işte. Bizim 93 doğumlular Fransa’ya karşı oynuyorlar, maçı kazanıyorlar. Bir maçla finalde olacak şey değil ama demek ki bir grup oluşmuş ki böyle bir grubu yenmişler. O zaman onlardan daha iyilermiş yani değil mi? Peki ben şunu soruyorum, Fransa o bizim yendiğimiz ekipten sadece 1 oyuncusunu kaybetmişken, Türkiye nasıl oluyor da sadece bir oyuncusunu kazanmış ama o da 3'üncü Lig'de oynuyor. Bizim kazandığımız bir tek oyuncu var o da 3'üncü Lig'de oynuyor ama Fransa'daki adamlar Barcelona, Real Madrid, Chelsea, Manchester United'da. Yani şunu söylüyorum; 20 tane farklı oyuncu, 20 tane farklı karakter, başka şehirlerde doğmuş büyümüş. Yani bu çocukların hepsi mi diyorum yanlış beslendi, hepsi mi yanlış arkadaşlar edindi? Nasıl örnek vereyim; hepsinin mi hatası var? Yani burada yetiştirilme sıkıntılı, çok açık ve net yani. 20 futbolcunun 20’si de kayboluyorsa burada çocuklar ne yapsın."

Salih ülkede bir şeylerin yanlış olduğuna isabetli bir şekilde parmak basarken, bir yandan da çoğu futbol yorumcusu ve yetkilisinin yaptığı hatayı yapıyor ve bu durumun, yabancı sınırından kaynaklı olduğunu iddia ediyor. Halbuki kendisi Roma'ya kiralanma şansı bulduğunda, 14/15 Roma kadrosunda İtalyan pasaportu olmayan 22, Avrupa Birliği vatandaşı olmayan 5 oyuncu bulunuyordu. Peki bu kadar fazla İtalyan olmayan oyuncuya süre verilen bir ülkeden nasıl Sandro Tonali'ler, Nicolo Barella'lar (1.5 ay önce 22 oldu), Gianluigi Donnarumma'lar yetişiyor? 




Grafiğin 22 yaş altı kısmı bizimkine epey benziyor değil mi? Öyle olsa bile İtalyanlar'ın 22 yaş altına verdiği süre toplam sürenin %6.4'üne tekabül ediyor; yani bizim ülkedeki oranın  2 katı. Bu fark, süre alan oyuncuların fazlalığından değil; süre alan oyuncuların aldığı birim sürenin çokluğundan kaynaklanıyor. Bizim ligimizde bu yaş bandından sayıca daha çok oyuncu süre almış. 

İlk grafiğin altındaki ikinci paragrafta değindiğim kısmın önemi ise, İtalyanlar'ın grafiğinin 22-24 bandında anlaşılıyor. Zira İtalyanlar sadece U22'lerine bizim iki katımız şans tanımakla kalmıyor, dakika pastasının en büyük dilimini 22-28 yaş aralığına ayırıyor. Yani, ülkemizin yaş grubu - dakika tablosunun aksine, bu tabloya bakan 30'unu bulmuş bir futbolcunun varması gereken kanaat şu: "Ben bu ligde biraz zor süre bulurum."

Veteran ve "ligi bilen futbolcu" aşkımız değişmedikçe, getirilecek hiçbir kısıtlama ya da kural, Ozan Kabak'ın sahaya çıkabilmek için Maicon'un sakatlanmasını beklediği ülkemizden futbolcu yetişmesine olanak tanımayacaktır. Bunun aksini iddia edenlerin ya bir gizli planı vardır, ya da bilgi eksiği... Profesyonel futbolcu olma hayali kuran gençlere ise tavsiyem şudur: Futbola ayırdığınız kadar zamanı en az bir yabancı dil öğrenmeye ayırın. 

Neden mi? Çünkü bir Süper Lig futbolcusu olarak süre almanın birinci şartının "genç olmamak" haline geldiği çok açık.



No comments:

Post a Comment