Tuesday, October 8, 2019

Topa sahip olma trendleri üzerine

Spor Toto Süper Lig'de Fenerbahçe, Beşiktaş, Galatasaray ve Yeni Malatyaspor 7 hafta sonunda topa sahip olma sıralamasını domine ettiler. Sarı-lacivertliler ligin ilk iki haftası, Cimbom ise ligin üç ve dördüncü haftaları dışında üst üste galibiyet alamadı. Beşiktaş ve Yeni Malatyaspor ise henüz iki haftada 6 puan toplama başarısını gösteremedi.
Öte yandan, ligin ilk 4 sırasında oturan Alanyaspor, Sivasspor, Trabzonspor ve Konyaspor’dan yalnızca Konyaspor’un %50’nin üzerinde topa sahip olma ortalaması var. Lider Alanyaspor’un son üç müsabakasından yalnızca iki puan çıkarabilmesinde topa alışık olmadığı kadar hükmetmek zorunda kalmasının önemli payı olduğunu söyleyebiliriz.
Erol Bulut’un ekibi kayıpsız geçtiği ilk dört haftada maç başına %40’ı bile bulmayan bir ortalamayla topa sahip olmuştu. Gençlerbirliği, Sivasspor ve Beşiktaş maçlarının aynı metrik için ortalaması ise %56’yı geçti. 
Ligin başından beri öncelikle “top bende olacak” felsefesiyle oynayan üç büyüklerden WyScout verilerine göre yalnızca Fenerbahçe bunu gol beklentisinde (xG) hatrı sayılır bir farka dönüştürebilmiş. Pozitif gol beklentisi averajı olan dokuz takımdan dördü %50'nin altında topa sahip olma ortalamasıyla oynamış.



Geride kalan sezonlarda Güneş'in Beşiktaş'ı, Avcı'nın Başakşehir'i ve Terim'in Galatasaray'ı gibi topu rakibe vermeden oynamak isteyen takımlar, puan tablosunu da domine etmişti. Aşağıdaki grafik son 6 sezonda ligimizde topa sahip olma oranı ile diğer metrikler arasındaki korelasyon kuvvetinin trendini gösteriyor. İki değer arasındaki korelasyon, birinin artması durumunda diğerinin de artması ihtimalinin kuvvetini gösterir. Bir diğer değişle, iki değerin birbirinden bağımsızlığındaki düşüşü temsil eder.
Son 10 sezona gitmek isterdim; ancak erişime açık arşivlerde, topa sahip olma değerlerinde 13/14 sezonunda başlayan bir kara delik var.

17/18 sezonunda zirve yapan puan korelasyonu o sezondan beri düşüşte. Atılan gol çok daha öncesinden "benim topa sahip olma yüzdesi ile alakam yok" demeye başlamış gibi duruyor. Acaba alışık olmadığımız bir dönem mi başlıyor? Yoksa mevcut olduğumuz sezonun ortalama değerleri geride kalan kısıtlı süre itibariyle yeterli mi değil? Bunu ilerleyen haftalarda yanıtlamak belki daha sağlıklı olacaktır.

Peki beş büyük ligde vaziyet nasıl? İngiltere, Fransa, İspanya, Almanya ve İtalya'da topa sahip olma oranı ortalamasının yukarıdaki parametrelerle olan ilişkisini 10 yıl geriye giderek incelemek mümkündü; yuvarlak sayı olsun diye 10 yıl geriye gittim ben de.

Premier Lig'deki trendlere 15/16 sezonunda Ranieri'nin Leicester'ının vurduğu damgayı rahatlıkla görebiliyoruz. Hemen ardından başlayan Pep City dönemiyle gelen değişim ivmesi son iki sezonda terse dönmüş gibi duruyor.


La Liga, son 10 sezon trendlerindeki değişimlerle en çarpıcı ligdi incelediklerim arasında. İlişki kuvveti düşüşü göreceli olarak epey önce başlamış ve sürmekte. En çarpıcı değişim maç başına şut ile olan ilişki kuvvetinde.


Fransa'da ve İtalya'da bulunduğumuz sezona kadar çok değişmeden gelen bir trend varmış. Her halükarda, iki ligde de mevcut noktaya uzanan çizgiler aşağıyı gösteriyor.


Bunu mevzubahis sürecin büyük bölümünde Paris St.Germain ve Juventus'un rakipsiz olması ile bir nebze açıklamak mümkün olabilir belki. Diğer ligler kadar belirgin olmasa da bu liglerde de topa sahip olma oranını yüksek tutmanın faydası azalmakta.



Almanya'daki durum 16/17 sezonuna kadar net olarak artan korelasyonlar göstermesi bakımından diğer liglerden ayrılıyor.


Guardiola'nın Bayern'deki döneminin Almanya ligi trendine neredeyse hiç etki etmediğini görmek enteresan oldu. Pep'in ayrılışının ardından özellikle maç başına şut korelasyonu net olarak düşmüş; ve diğer liglerde olduğu gibi düşmeye devam ediyor.

Avrupa'nın 5 büyük liginin son 10 yıl trendleri, Türkiye'de anormal bir durum yaşamadığımızı bize anlatıyor. Güncel bir örnek ile sonlandırayım. Şampiyonlar Ligi'nde bu sezon oynanan 32 maçta, 10 kere topa daha az sahip olan takım, 13 kere topa daha fazla sahip olan takım kazandı. 8 maçta topa daha fazla sahip olmak neticeye etki etmedi. (Galatasaray-Paris St. Germain maçında topa sahip olma oranları eşit çıkmış.)

Guardiola'nın Barcelona'sı ile zirve yapan, şimdiki Manchester City'si ile o zirveyi zorlamaya başlayan tiki-taka ve türevlerini uygulamak, yüksek sayıda teknik kapasiteli oyuncu gerektirdiği için, pragmatizmden sınıfta kalmış ve popülerliğini yitirmiş olabilir mi? Günümüzde topu tehlikeli bir yerde kaptırmamak, gol için yüklenmek kadar önemli hale gelmiş olabilir mi?

İzlediğim maçlarda tezahür edenleri bu çerçeveden değerlendirince, futbol topunu Yüzüklerin Efendisi üçlemesinde Frodo’nun Mordor’a götürmek zorunda olduğu yüzüğe giderek daha çok benzetiyorum. Üst düzey lig müsabakalarında artık futbol topu da, sahibi onu kullanmaya ehil değilse veya onu doğru yere ulaştıramıyorsa, fayda sağlamıyor; bilakis taşıyanını tüketiyor ve zaaflarını açığa vuruyor. 

NOT: Topa sahip olma oranının xG veya xG farkı ile olan korelasyonunu incelemeyi çok isterdim; ancak erişebildiğim veri kısıtlı. Belki bunu yapmış, yapacak, ya da yapmakta olan birileri vardır. Kapsamı epey dar olan bu araştırmamdan "topa sahip olmanın faydası azalıyor" sonucuna varmak kesinlikle çok sağlıklı olmayacaktır.

No comments:

Post a Comment