Friday, August 16, 2013

Kusura bakma Reis

Ligin ilk maçına saatler kaldı. Son günlerde Beşiktaş medyasının gündemini Beşiktaşlılar'ın da zihnini en çok meşgul eden konu Fernandes'in takımda kalıp kalmayacağı. Aslında kontratının önümüzdeki yaz biteceğini kimse yeni öğrenmedi ama geçtiğimiz sezon itibariyle kendisi ve kulüp arasında bir bağ oluştuğunu hisseden ve geçen sezonun aksine idmanlarda gülümsemeye şakalaşmaya başladığını duyan pek çok romantik Fernandes'in şimdiye kadar çoktan sözleşme uzatmasını bekliyordu. 

Nasıl olur da Trabzon maçına üç gün kala takımın en iyi oyuncusunun akıbeti belli olmaz?

Bu konuda bana en mantıklı gelen teori Ali Ece'nin geçtiğimiz hafta Futbol Keyfi'nde öne sürdüğü Jorge Mendes kuntizliği teorisi. Ona göre Önder Özen Fernandes ile Avusturya kampında konuşmuş ve takımda kalmak istediğini öğrenmişti. (Önder Özen aynı programa bugün telefonla katılıp işin bu kısmını doğruladı.) Ancak Özen'in görev tanımı gerekçesiyle para konuşulmadı ve Ferdi imza konusunda söz vermedi. Bu konuşma esnasında tatilde olan Mendes'in dönmesiyle olayın rengi değişti ve Fernandes kendisine gelen teklifler kozunu kullanarak bence haketmediği bir maaş ve imza parası istemeye başladı. (Neden haketmediğini düşündüğümü açıklayacağım.) Son yazılanlara göre bir uzlaşma sağlanması çok yakın ve Fernandes'e 3 milyon Euro'dan 3 yıllık sözleşme teklif edilecek. Talipleri olduğuna olan inancı sarsılmayan Ferdi bir de "X miktar bonservis veren çıkarsa kulüp oyuncuyu bırakır" maddesi koydurmak istiyormuş.

Burada çoğumuz birşeyi farketmiyoruz. Fernandes'in Beşiktaş'a Beşiktaş'ın Fernandes'e olduğundan daha fazla ihtiyacı var...

Manuel Fernandes Beşiktaş'a 2010/11 sezonunun devre arasında Simao ve Almeida'yı içeren transfer paketinin bilinmeyen oyuncusu olarak kiralanmıştı. Havaalanında çekilen toplu fotoğrafı gören çoğu kimse - ben de dahil - Wesley Snipes'a benzettiğim bu adamın 2007/08 sezonu başında Valencia'ya 18 milyon Euro'ya transfer olduğunu ancak daha sonra La Liga'daki ilk yılı hariç ne İspanya'da ne de İngiltere'de dikiş tutturabildiğini (sebepleri tartışılır) fotoğrafı içeren haberi okuyunca öğrendi.

"10 gol iyi olur 15 gol çok iyi" diyip 4 gole fit olan hangisiydi hatırladınız mı?


2010/11 sezonunun ilk yarısında Valencia'da bulduğu forma şansının (ligde 485 dk) neredeyse iki katını Beşiktaş'ta buldu ve çoğunlukla Ernst'in partneri olarak orta sahadan ileri top dağıtan oyuncu olarak kullanıldı (ki doğal pozisyonu bu olsa da sonraki sezonlarda bu pozisyonda oynatılmadı). Yeni takımında iyi bir alışma dönemi geçirdi ve Türkiye liginin sertliğini, çalınmayan faullerini fazla dert etmedi. İlk döneminden akıllarda kalan en önemli özelliği arkadan çekildiği zaman topu sürmeye devam etmek istemesiydi. Türkiye Kupası'nın kazanılmasında önemli katkıda bulundu. Özellikle final maçında yaptığı iki asist ve seri penaltılarda sıra kendine geldiğinde doksana kestiği şutla...Performansıyla Simao ve Almeida'dan daha çok ön plana çıktı ve bonservisi 2 milyon Euro civarında bir ücretle satın alındı. (Bunun Serdal Adalı'nın başarısı olduğu söylenir. Kulübe çok yakın olmadığım için ne kadar doğru bilmiyorum.)

11/12 sezonunda sakat ya da cezalı olmadığı maçların hemen hepsinde 90 dakika forma giydi. Teknik direktör lisansına sahip olmak dışında Beşiktaş teknik direktörü olmayı asla haketmeyen Carvalhal'ın sürekli değişen diziliş ve 11 lerinde Cenk ile birlikte en çok forma giyen oyuncu oldu. Bir önceki sezon aslında Istanbul'a tatil yapmaya geldiği anlaşılmasın diye maçlarda Ersan ve Toraman'ın önünde top alıp uzun yatay paslar atan Guti Hazretleri maçlara çıkmaya dahi tenezzül etmeyince Aurelio/Necip/Ernst/Veli'den ikisinin önünde 3. bölgeye yakın orta saha oyuncusu olarak oynadı. Bir önceki sezon performansının (20 maç / 3 gol / 5 asist) üstüne koyarak  (38 maç / 7 gol / 16 asist) Türkiye standartlarının fazlasıyla üstünde bir orta saha oyuncusu olduğunu kanıtladı, takımın Almeida'dan sonra gelen skoreri oldu ve taraftardan Reis ünvanını kazandı. Beşiktaş'ın yakın dönemdeki hatrı sayılır tek Avrupa macerasında takımı asistleriyle sırtalsa da savunmaya nerdeyse Quaresma kadar katkı yapması, ligdeki Istanbul derbilerinin hepsini kaçırması, play-off denen TFF rezilliğindeki maçların hiçbirinde varlık gösterememesi ve sezonun son maçından önce ağrılarını bahane ederek Portekiz'e gitmesi bel bağlanacak bir lider olmadığına dair derin bir kuşku uyandırdı. 


Beşiktaş 2011/12


Yeni sezon öncesi alacaklarının ödenmemesinden ötürü sözleşmesini feshedebileceği ve Avrupa'da taliplerinin olduğu söylentileri Beşiktaş taraftarlarını ardı arkası gelmeyen bir "Sen şunu yap biz şunu yapalım" tweetleri furyasına sürükledi. Ancak Portekiz'in 2012 Avrupa Şampiyonası kadrosuna davet edilmediği için olduğu iddaa edilen takipçilerinin gözüne girme imkanı bulamadı ve takımda kaldı. Bu yaz döneminde Fikret Orman bence çok büyük bir hata yaparak niyeti takımdan ayrılmak olduğu belli olan, sözleşmesinde iki yıl kalan ve ligde zaten iddaası olmayan Beşiktaş'ı cezası sebebiyle Avrupa'da bir yere getirme imkanı olmayan Fernandes'i satmadı. 

Büyük antrenör Samet Aybaba 12/13 sezonunda Oğuzhan'ı çok az, Muhammed'i bahsi edilmeyecek kadar az oynatarak takımın hücum organizasyonundaki ipleri Fernandes'e verdi. Reis ise zaman zaman büyüleyici icraatlara imza atsa da performansına dair şu gerçekleri göz ardı edemeyiz:


  • Takım savunmasına önceki senelerden daha az katkıda bulunmakla kalmadı, kendisine verilen sonsuz serbestliğin etkisiyle çok fazla top ezdi ve atak harcadı.
  • Önceki yılki lig istatistiklerine sadece 1 maç 2 gol ve 2 asist ekleyebildi (Avrupa cezası nedeniyle sadece lig karşılaştırması yapabiliriz.) Kendisiyle aynı mevkide (ve asıl pozisyonunda) kullanılan Batalla ise ligi 33 maç 15 gol ve 17 asistle tamamlayarak ligin bana kalırsa Melo ve Selçuk ile birlikte en iyi orta saha oyuncusu oldu.
  • Yalnızca hücumdan sorumlu olmasına rağmen ve kısmen asıl mevkisi arkadan oyun kuran orta saha olduğu için ceza sahasında topla buluşma sayısında ligin ilk 10 oyuncusundan biri olamadığı gibi takım içinde de bu alanda Olcay'ın gerisinde kaldı.
  • İnönü'deki Fenerbahçe ve Antalya'daki Antalyaspor maçları haricinde zorluk derecesi yüksek hiçbir maçta takımını sırtlayamadı. 
  • Asistlerinin çoğu duran toplardan geldi.
  • Devre arası kampını ve sezonun son iki maçını kart cezası ve sakatlık bahanesiyle "kaçırdı".
Birkaç saat sonra başlayacak sezona gelirsek...Hem takımdaki kadro ve oyun anlayışı değişiklikleri hem de rakiplerin sezon öncesi icraatları Fernandes'i daha da az elzem bir hale getiriyor. Şöyle ki:

  • Slaven Bilic öncelikle takıma gol yememeyi öğretmeyi amaçlıyor. Hedefi 34 maçta 49 gol yememek olan, yabancı sol bek kiralanacağı varsayılarak savunması 3 yeni oyuncudan kurulacak bir takımı bu hedefinden en çok uzaklaştıracak oyuncu ofansif orta saha olarak oynatılacak bir Fernandes'tir.
  • Hazırlık maçlarının skorları çok önemli olmasa da oyuncuların ne yaptıkları geleceğe dair bir fikir verir. Muhammed (kendisi Fernandes'in pozisyonundaki alternatiftir) hazırlık maçlarının en çok dakika alan ve skor katkısı yapan oyuncusu olurken Fernandes önünden geçen Simurq'lu oyunculara göstermelik de olsa engel olmuyordu. 
  • Hutchinson gibi PSV'de 3 sezonda 80 maç yapmış, oyunun iki yönünü de çok iyi oynayabilen ve takımın dengesini artıran bir oyuncu alındı.
  • Kadroda Muhammed'in yanı sıra Fernandes'in işlerini çok daha büyük bir iştah ve benzer bir kapasiteyle yapabilecek Oğuzhan var.
  • Galatasaray kadrosunu korudu, Melo'yu bağladı, savunmasını güçlendirdi ve büyük ihtimalle çok iyi en az bir transfer daha yapacak. Fenerbahçe Alex'sizlik sendromunun sancılı dönemini atlattı, Aykut'tan kurtuldu, Emenike'yi ve transfer piyasasının en iyi Türk oyuncusunu aldı. Bunların yanında Beşiktaş'i aşağıdan zorlaması beklenen Trabzonspor ve Kayserispor güçlendi. Yani Beşiktaş'tan bu sezon beklenen Trabzon, Bursa, Kayseri, Eskişehir'e puan kayıplarını asgariye indirmesi ve Fener ile ikincilik için yarışması. Bundan fazlasını beklemek hayalperestlik vaad etmek de hikaye anlatmak olur.
13/14 sezonunun Ferdi'siz kadrosu


Ben bu durumda Fernandes'in istediği rakamları haketmediğini, kendisine teklif edilen 2.75m Euro'yu net kazanmak için alması gereken maaşı Rus takımları hariç kimsenin ona vermeyeceğini (ki Rusya'ya gitmek istemediği yazıldı), Beşiktaş'ın bu seneki hedefleri için çok da gerekli olmadığını ve sözleşme davasının sadece sezon sonu serbest kalabilmek ve FB/GS'den birine daha yüksek ücretle gidebilmek şansını yakalaması için Mendes tarafından düzülmüş bir plan dahilinde bu kadar yokuşa sürüldüğünü düşünüyorum. 

Bugün satılmasından kimse karlı çıkmayacak. Mendes hariç. Transfermarkt değerini 14m Euro olarak takdir ediyor ama kimse sözleşmesinin bitmesine 10 ay kalmış adama bu parayı vermez. Ancak efendi gibi sözleşmesini Beşiktaş'ın önerdiği rakamdan uzatıp, performansını artırıp, Muhammed'e Oğuzhan'a birşeyler katıp, piyasasını (varsa gerçekten) genişletip Beşiktaş'a da para kazandıracak bir şekilde ayrılma imkanı da elinde. 

O yüzden kusura bakma Reis. Sezon sonu serbest kalıp rakiplere gidersen ihanet etmiş olursun, Avrupa'da iddaasız bir takıma gidersen de bugün istediğin parayı kimse sana vermez. Aklını başına topla, doğru kararı ver ve şu golden birkaç tane daha atmaya bak...



No comments:

Post a Comment