Monday, August 26, 2013

TFF (Türkiye Felaket Fabrikası) vol.1 : Galatasaray ve Fenerbahçe'nin diziliş sorunları

TFF'nin Haziran 2012'de açıkladığı 6+0+4 planı sadece önerilen kurala değil yabancı oyuncuya salt sayı üzerinden (kalite kriteri olmaksızın) bir sınırlama getirilmesine bile karşı olan kulüpleri de barındıran on yedi Kulüpler Birliği üyesinin "En azından 6+2+2 yi bozmayın" bazlı görüşlerine rağmen geri çekilmedi ve yürürlüğe girdi. Yıllık ücretleri milyon Eurolar olan oyuncuları tribünde maç izlemeye mecbur eden bu saçmasapan kuralın etkileri ve kadrolara nasıl şekil verdiği her maçın ardından konuşulmakta. (Belki de kadroların şeklini nasıl bozduğunu desek daha doğru olur.) Gelin önümüzdeki sezon ilk 18 ve tribünde bulundurulabilecek yabancı sayısını birer daha azaltmayı öngören yabancı kontenjanı planının bu sezondan nasıl büyük bir kaosa yol açmaya başladığına son şampiyonun ve bu uygulamaya yaz başında itirazı olmayan tek takımın penceresinden bakalım.

Galatasaray

Aslında Galatasaray'ın kadro karmaşasını tam olarak anlayabilmek için 2012/13 sezonun devre arasını hatırlamak gerekiyor. Drogba ve Sneijder transferleri her ne kadar bu yazının konusu olmasa da Galatasaray yönetimi ve Fatih Terim arasındaki (varsayılan) uçurumun sık sık konuşulmasına sebep olmuştu. Terim istese de istemese de artık forma sattıran, bilet aldıran, maç izlettiren, takımdan söz ettiren ve tabi maç da kazandıracaklarından şüphe duyulmayan iki dünya yıldızına sahipti. Bir şekilde bu iki oyuncuyu ilk on bire sokmak ve takımı bir buçuk sezondur başarıya götüren 4-4-2 dizilişini en azından maçlara başlarken terk etmek zorunda kalmıştı. "Aysal ile küsler, araları açık, Terim bırakacak" derken, sancılı geçen birkaç haftadan sonra Galatasaray şampiyon olmak için gereken takım kimyasını oturttu. Sneijder, Drogba, Amrabat ve Eboue'nin kulübe - on bir arasında gidip geldiği dört ay sonunda Şampiyonlar Ligi'nde varılan çeyrek final ve ligde korunan şampiyonluk sıfatı sorunların üzerine perde çekti.

Geçen sezonun ikinci devresindeki kaosun büyümesine bir nebze engel olan ve maç içinde diziliş değişikliğinin oyuncu kalitesinden ödün verilmeden yapılmasına olanak kılan yedi ve sekizinci yabancıları kulübede bulundurma imkanı Terim'in elinde bu sezon yok. Belki aynı sebepten henüz sol bek ya da kanat oyuncusu transferi de yapılamadı. Netice olarak bu sezon oyunu kanatlara yaymayı iki şekilde deneyebilir Galatasaray. Birincisi Eboue'nin ve Hakan Balta'nın bindirmeleri. Bu ilk haftaki Antep maçında skor 2-0 olana kadar özellikle Hakan tarafından başarıyla sağlandı. Bekleri daha muhafazakar kullanmak gerekiyorsa oyunu Burak, Drogba ve Sneijder'in alan paylaşımı ve gezginlikleri üzerinden üçüncü bölgeye yaymak zorundalar. Çünkü Terim beklerden hücum verimi alamıyorsa Sneijder ya da Drogba'yı çıkarıp oyuna yabancı kanat adamı sokamaz.

Bugünkü Bursa maçında bu çok baş ağrıttı. Alan paylaşımı hesaplarında Burak ve Sneijder'in birbirlerinin bölgelerine daldıklarını ve dolayısıyla hem birbirlerini hem de Drogba'yı oyundan düşürebildiklerini gördük. Tezat o ki Galatasaray'ın gol pozisyonunun gelişiminde bu sorunu örnekleyen bir kare var. 





Burak ve Sneijder'in ortayı doldurduğunu gören Drogba kendini kanada atmış ama Şener'in arkasına değil ortaya doğru koşuyor. Burak kendini gollük pozisyona sokacak pasa hazırlıyor. Sneijder ise Hamit'in driplingini sürdürmesiyle oyundan düşüyor. Bu sorunu resmeden benzer karelerdeki en önemli etkenlerden birisi Burak'ın topla kanatta buluşmayı hiç sevmemesi ve (bahsi geçen pozisyonun aksine) top almak için orta alana yardımcı olmak istediğinde de bunu Sneijder'in etkili olduğu bölge üzerinden yapmaya meyilli olması. Bursa maçının özelinde konuşmak gerekirse belki de Drogba'ya top şişirerek ve ikinci toplara basarak (Önder Özen bunu geçen sezon bir 90+ programında "Drogba'ya at Drogba'ya git" diye adlandırmıştı) Galatasaray bu alan paylaşımı karmaşasını bir ölçüde atlatmış olurdu.


Galatasaray'ın hücum dizilişi

     

Tabi ki Bursa maçında kaybedilen iki puan sadece bu argümanlarla açıklanamaz. Ama Galatasaray'ın yukarıdaki gibi kaotik bir görüntü çizmeden hücum edebilmek için zaman zaman ihtiyaç duyduğu yabancı alternatiflerini kulübede bir B planı çerçevesinde bulunduramaması TFF'nin çıkardığı kuralın doğurduğu bir sonuç ve kurala olan tepkilerini haklı çıkarıyor. 

Fenerbahçe

Kanarya'nın durumu çok daha karışık ve saçma. Bir kulüp kendini nasıl bu kadar baltalar anlamak çok güç. Gelişmeleri şöyle maddelere dağıtırsak belki daha....her neyse:
  • Sezon öncesinde on yedi kulüp 6+2+2 uygulamasına geri dönülmesi için diretirken Fenerbahçe onlara katılmadı. 
  • Yobo, Meireles, Cristian, Kuyt, Krasic, Sow ve Webo'yu barındıran kadroya Emenike, Kadlec, Holmen ve Alves eklendi. 
  • Tescilli oyuncu sayısını izin verilen rakama indirmek için de Stoch PAOK'a kiralandı. 
  • Oynanan altı resmi maçta iki galibiyet, üç mağlubiyet ve bir beraberlik alındı.
  • Süper Kupa bir numaralı rakibe kaptırıldı, Şampiyonlar Ligi hayal oldu.


Şimdi lafı 6+0+4 ün Fenerbahçe'yi nasıl bozduğuna getirmeden önce edilmesi gereken bir iki kelam var. Bu kuralın tek destekleyicisi olan bir takım Sow ve Webo'nun olduğu yere en yatkın olduğu oyun Fenerbahçe'nin kadrosuna hiç uygun olmayan kontra atak olan ve kanatta oynayamayan Emenike'yi niye transfer eder? Ligde ve mevcut kadrosunda delici ve golcü kanat kıtlığı varken neden Krasic değil de Stoch'u başka takıma kiralar? Sprinter ve hücumcu bir bek olmayan Kadlec hali hazırdaki kural çerçevesinde Hasan Ali'den ne kadar daha iyidir?

Bu soruların biz ölümlülerin anlamadığı gizemli bir yanıtı olduğunu varsayıp takımın geldiği duruma bakalım. Fenerbahçe'nin geride kalan altı resmi maçının tamamında ilk on birde yer alan tek oyuncu Kuyt olmuş. Yabancı sınırıyla değeri 9 milyon Euro'ya şişmiş Alper resmi maçlardaki 540 dakikanın neredeyse yarısında forma giymemiş. Hücum hattında Emenike ve Sow'dan verim alınacak bir düzen bir türlü kurulamamış. Takım tarihinde üçüncü kez 2-0 dan maç vermiş. Ve bütün bunlar olurken Ersun Yanal'ın formsuz bir yabancısının yerine alabileceği ya da sistemi çift forvete değiştirmek için kullanabileceği yabancılar tribünde. Ne Krasic'i sokup Sow'u forvete alabiliyor, ne de horgörülen ama Meireles'in şu halinden kat kat faydalı olacak (lisansı elbet birgün çıkacak olan) Holmen'i orta sahaya. 

Eskişehir maçında Alper sol kanatta başladı. Merkezde oynamaya alışık olduğu için kendini sürekli Selçuk'un önüne attı ve olan Caner'in savunmaya çalıştığı sol kanada oldu. Sahaya çıkan kadronun yanlışlığı bir yana, tribünde oturmak zorunda kalan yabancılardan herhangi ikisi olsaydı Ersun Yanal'ın eli çok daha kuvvetli olmaz mıydı? Bitik Raul'un yerine Alper'i çekip, Caner'i sol öne alıp arkaya Kadlec'i alamaz mıydı? Ya da Cristian ve Sow'u aynı anda oyuna alıp baklava 4-4-2 oynayamaz mıydı? Holmen'in box-to-box özelliklerini Kuyt'tan başka hangi yabancı oyuncu sağlayabiliyor? 



Fenerbahçe'nin Kadlec-Egemen-Alves-Gökhan'dan kurulu bir savunmanın önüne Mehmet Topal/Alper ve Holmen'i koyup, kalan dört pozisyondaki oyuncuları 4-4-2 yi tamamlayacak şekilde Kuyt, Webo, Sow, Emenike, Mehmet Topuz, Caner ve hatta Krasic yedilisinden seçip, duruma göre kulübeden sahadaki on birin dışında kalmış iki kaliteli yabancıyla takviye yapabileceği bir senaryoda daha zayıf olacağanı düşünen var mı? Bugüne kadarki hatalı transfeler harici bir güç tarafından yapılmış olsa ve 6+0+4 hala tartışılıyor olsa, kaliteli dört forvet oyuncusundan maksimum verimi almak adına hangi Fenerbahçeli kulübesinde iki yabancı daha oturtabilmek istemez? Bir futbol takımının yöneticileri başarılı sayılabilecek bir sezondan sonra işbaşı yapan bir teknik direktöre biraz daha rahat çalışabileceği, denemelerini daha güvenle yapabileceği ve gerektiğinde Türk futbolculardan daha iyi oldukları için transfer edildikleri varsayılan yabancı futbolculardan ikisinin daha elinin altında olduğu bir ortam teslim etmek istemez mi? 
....

Durumu anlamak nereden bakarsak bakalım imkansız. Öyle ki yazının Fenerbahçe kısmını beş kere yazsam beşinde de değişik birşeye değinebilirim. Futbolla bu blogu okuyacak kadar ilgelenen kimsenin yabancı sınırının milli takıma veya oyuncu yetişmesine faydalı olacağını düşünmediğinden emin olduğum için o çukura burnumu hiç sokmayacağım. Ama sanırım kulübede iki yabancı bulunduramamanın günümüz Türkiyesi'nde şampiyonluğa ve Avrupa'da yarı finallere göz dikmiş bir takımın işine gelmesinin mümkün olmadığını anlatmanın pek çok yolu var.  

No comments:

Post a Comment