Sunday, August 18, 2013

Top sizde ama oynamayı bilmiyorsunuz

Dünkü Konyaspor Fenerbahçe maçından sonra Kanaltürk'teki Top Bizde'yi izledim. Programda öylesine (beklenmedik diyemeyeceğim) bir rezillik yaşandı ki...yazayım dedim.

Programda bir saat kadar maçla ilgili yorumlar yapıldı, maç öncesi / sonrası röportajlar yayınlandı. Sergen'in her zamanki gibi birbirinden iddaalı söylemlerde bulunduğu bu süre boyunca da alt yazıyla şu duyuru yapılıyordu:

"Önder Özen'den Sergen Yalçın'a tarihi çağrı (!)"


Ben de büyük bir iyimserlikle olmasa da programın bu kısmını bekledim. Belli ki programın süresini doldurmak için Sergen'in teknik(!) analizlerinden daha önemli bir malzemesi vardı Bülent Ülgen'in.

Fenerbahçe bölümü tamamlandı ve bahsi geçen tarihi çağrıya geldi sıra. Önce giriş cümlesi "Beşiktaş'ta Önder Özen ikilemi" olan iki kısımlı bir bant yayınlandı. İlk kısmı ekrandayken alt başlık olarak "Önder Özen'in kaptanlık çelişkisi" tercih edilmişti. 


Bu giriş cümlesini takiben Önder Özen'in birbiriyle çeliştiği söylenen beyanatları yerine İbrahim Toraman'ın kontratının sona erdiği yaz başında (bu yaz) takımı gençleştirme adına kontratının yenilenmesine Özen'in sıcak bakmadığını ima eden bir demeci ikinci ağızdan yayınlandı. Bu demeç "Önder Özen'in geçtiğimiz hafta bir gazeteye verdiği özel röportajda İbrahim Toraman'ı hedef alarak" tanımıyla aktarıldı. Kanaltürk bahsi geçen röportajın hangi gazetede olduğunu belki de yayıncılık anlayışlarının rezilliği ortaya çıkmasın diye açıklamamayı tercih etmişti. Buradan röportajın tamamına ulaşabilirsiniz. At gözlüklü ya da art niyetli olmayan herhangi bir insan evladının görebileceği gibi röportajın Toraman ile ilgili kısmında bir hedef alma söz konusu değildir. Önder Özen İbrahim Toraman'a takımda kalmasını istemediğini kendisi söyleyecek kadar delikanlı bir adamdır. Kaptanlık almak vermek gibi ucuz bir kompleks içinde olmadığı da kendi beyanatıyla sabittir.

Bunun ardından "İşte o Önder Özen"in tıpkı Hürriyet'e verdiği röportajda söylediği gibi kaptanlığı Toraman'dan almasının söz konusu olmadığını ifade ettiği bir röportaj ekrana geldi. Ortada hiçbir çelişki yoktu benim görebildiğim kadarıyla.



Bülent Ülgen ve ekibinin yayıncılık anlayışı için bu yeterli bir kepazelik değildi. O yüzden  daha da çirkinleşmeyi seçerek şu alt başlıkla rezaletin ikinci perdesine geçtiler:



Resmini gördüğünüz bu basın açıklamasında Önder Özen transfer yapmanın zorluğundan, buna rağmen yapılan transferlerden memnun olduğundan, Ronaldinho'nun sadece bir futbolcu değil aynı zamanda bilet ve kombine sattıran bir marka olduğundan, hem Fikret Orman hem de Bilic'in Fernandes'in kalmasını istediğinden ve bu sebeple bir an önce sözleşmesinin uzatılmasının gerektiğinden bahsetti. Bundan sonra, basında kendi hakkında çıkan birçok asılsız ve yıpratıcı haberle ilgili olarak, bu bantı bu şekilde yayınlayanların aksine, düzgün ve samimi bir insan olduğu için, "basınla ilişkilerimdeki kopukluk belki de benden kaynaklanıyordur, özür dilerim" diye özetlenebilecek insancıl ve mütevazi bir ifade kullandı.

Malesef rezillik burada da bitmedi.  Bülent Ülgen bantın ardından Alper Üstündağ aracılığıyla Beşiktaş yönetimine Önder Özen ile bir röportaj yapmak istediklerini ilettiklerini, ancak kulüpten Ülgen'in ismini vermek istemediği bir yöneticiden Önder Özen'in "röportajı yapmaya Sergen gelsin" dediğini öğrendiklerini anlattı. Daha sonra da top büyük ustad Sergen'e atıldı. Sergen de kendisinden beklendiği gibi tarif edilemez bir ego patlaması yaşayarak Önder Özen'e "sen kim oluyorsun da beni röportaja çağırıyorsun" olarak özetlenebilecek bir veryansın etti. Sergen'in tesislerdeki kupa fotoğraflarında kimin olduğunu retorik bir şekilde sormasının abzürdlüğü bir yana, ben Önder Özen'in böyle bir lafı ciddi olarak söylemedeğinden bayağı eminim. "Olsa olsa Sergen gelsin bari de iki muhabbet edelim" demek istemiştir. Bu olayı Kanaltürk'e anlatan yönetici tahrik amaçlı bir tabir mi kullandı yoksa Bülent Ülgen mi olayı kendince yorumladı onu bilmiyorum. Ama ikisi de eşit derecede zavallı olasılıklar.

Kendime "bu kadar da olmaz..yuh lan" derken de Sergen alışılmış üslubuyla Önder Özen'e ayaklarını yere basması gibi ironik bir telkinde bulundu. Sergen'in kendisinden başka bir insanın geçerli ya da geçersiz sebeplerle Beşiktaş'ta değer görmesine, sevilmesine tahammül edememesi yeni birşey değil. Ama bunu Quaresma, Guti, Fernandes ya da bir başka futbolcudan farklı olarak takımın uzun vadeli varlığını güvence altına almayı ve ezeli rakipleriyle mücadelesinde elini güçlendirmeyi amaç edinmiş bir insana karşı yapması kendi seviyesini ortaya koydu. Keşke kendine Beşiktaşlı deyip Özen'e savaş ilan etmiş bir tek Sergen olsa.

Bilgin Gökberk'e programın bu bölümü boyunca Önder Özen'i hakettiği biçimde anlattığı ve iki ego dağının arasında görüşüne sahip çıktığı için tebrikler. 

Son sözüm de adaşıma. Top sizde evet ama oynamasını bilmiyorsunuz.




1 comment:

  1. olm o deil de blogun alt basligiyla content arasindaki ucuruma fernandes dusmus, kurtarma ekipleri dardaymis.

    top bizde'ye laf yok ayrica ahahah

    ReplyDelete