Monday, September 9, 2013

Türkiye Felaket Fabrikası Vol.2 : Bükreş'e siyaset sokmak

Hayatımda hiç gitmediğim Bükreş ismini ilk öğrendiğim olmasa da ilk duyduğum yabancı şehir. Bunu beş altı yaşlarındayken her cumartesi ve pazar sabahı vahiyle emredilmişçesine çizgi film kuşakları başlamadan önce izlediğim, öpülesi ellerce BETA tip kasede kaydedilmiş bir konser vidyosuna borçluyum. Michael Jackson'ın 1992 Dangerous dünya turnesi Bükreş konseri. En büyük eğlencemdi herhalde dansının taklidini yapmak. Nasıl bir insansa artık konserinde beş on dakikada bir fenalık geçiren bir kızın dışarı taşınması gerekiyordu. Ağlayan insanlar görüp buna bir türlü anlam veremiyordum.  O zamanki adıyla Lia Manoliu Stadyumu'nu dolduran onbinlerce insanın ellerindeki Bucureşti yazılı pankartları görüp "Bücür! Bücür! ehehehei" diye delirirken bunun Bükreş demek olduğunu ögrenmeme daha birkaç yıl vardı. Şimdi o konserin yapıldığı stadın yerinde 2011 yılında hizmete açılan, UEFA'nın elit stadyum olarak kabul ettiği Arena Nationala var. Tarihi konserlerin verilmeye devam ettiği ama asıl Macaristan'ın iki gün önce darmadağan olduğu dik tribünlü bir arena. Biz de o arenaya Romanya'yı yenmeye gidiyoruz.

Bizim Andora'yı yenerek bulduğumuz moral neyse Romanya onun hayli fazlasını deplasmanda yendiği ikincilik adayını evinde ağırlamadan önce diğer direkt rakibini sahadan silerek buldu. Kalan maçlarının içeride Andora ve deplasmanda Estonya ile olmasından ötürü galibiyete bizim kadar muhtaç değiller. Sahaya bakarsak Macaristan savunmacılarına Stancu, Marica ve Bourceanu önderliğinde uyguladıkları ve iki gol doğuran hücum presi gerçekten korkutucuydu. Çift yönlü orta saha oyuncularına ve topu dikine götürebilen tekniği yüksek kanat hücumcularına sahipler. Bu yüzden de lig takımı olmayan ve 20 Nisan'dan beri ilk kez Macaristan'a karşı resmi maça çıkan Marica gol sayısında birinci ama skora katkıda bulunmuş dokuz Rumen daha var. Stoper olarak oynayan ve transfer sezonunun sonlarına doğru oyun kurma becerilerini farkeden Tottenham'ın transfer ettiği kaptan Vlad Chiriches Macaristan'a uyguladıkları hücum presinin kendilerine karşı kullanılmasını engelliyor. Geri hattı sahanın ortasına çıkarabilmeleri sayesinde en etkileyici örneğini ilk Hollanda maçında 2-0 geriye düştükten sonra verdikleri gibi kesitler halinde rakibi domine edebiliyorlar. 

Takımın şu ana kadar açıkça ortaya çıkan en büyük zaafı Hollanda maçlarında başlarına bela olan Jeremain Lens ve Narsingh tarzı hareketli ve çalımcı forvetlerle baş edecek kadar çabuk bir savunmaya sahip olmamaları. Bu yüzden Arda'nın ateşlenip seruma bağlanması için daha kötü bir zaman olamazdı herhalde. Aynı durumdaki Gökhan Gönül de önündeki Gökhan ile rakibin sol tarafını kilitleyen bir kombo oluşturuyordu. Bu ikilinin yokluğunda Romanya'nın yavaşlığına zulmetme görevine Töre hariç birinin daha el atması gerekiyor ki kadrodaki diğer tek kanat hücumcusu da Olcay. Eğer Olcay oynayacaksa dörtlü orta sahadan vazgeçilmesi iyi olabilir. Çünkü Olcay Arda gibi bir savunma bilgisine sahip değildir ve tempo dikte edemez. Bu durumda iyileştiğini varsaydığım Selçuk Nuri'nin yerine Topal ile beraber oynar, azalan bir santrfor yerine de Hakan veya Oğuzhan hatta öne geçersek Alper tercih edilebilir. En iyi ihtimalle Arda ve Gökhan iyileşir ve çalıştığına dair en azından bir maçlık kanıt olan dizilişi tekrar ederiz.

İlk onbirdeki en üst seviye iki oyuncusu yatak döşek olan Fatih Terim şapkadan tavşan çıkarmakla meşgul oladursun, görevi Türk futboluna hizmet etmek olan Emre Alkın gibi bazı Türkiye Felaket Fabrikası üyeleri artık içimden yazmak gelmeyen yığınla rezaletten ötürü istifa etmek yerine şimdiden beş on yıl sonrasını planlıyorlar. Spora siyaset sokulmasın diye ses kıstıranlar önce bir şunu açıklarlarsa memnun olurum: Sizin felaketten başka birşey yaratamadığınız anlaşıldı da Başbakan'a bağlı bir Futbol Bakanlığı mı kuruldu bizim haberimiz olmayan? Teknik direktörü o getiriyor, kalmasına o sıcak bakıyor, Futbol Bakanlığı da kararları ve planları halkla paylaşıyor, sistem buna mı dönüştü? Teknik direktörün kafasını kurcalamak adına açıklama yapmak için en önemli maçın hemen öncesini, Galatasaray başkanının da sözleşme uzatmak istiyoruz demesini bekleyecek kadar planlı programlı mıydınız siz? Fatih Terim devam etmezse bakanlık kimi düşünüyor söyleyin bari de Yılmaz Vural rahat etsin.  

İşte böyle bir ortamda maça çıkıyor takım. Bir tarafta altmış yılda ikinci kez dünya kupasına gidebilmek için yırtınıp duran bir takım öbür tarafta bunu daha imkansız hale getirmek için olağanüstü yaratıcılıkla binbir yol üreten bir TFF. Ama bu tür tezatlara artık alışmış olmalıyız. Bu federasyonun futbola hizmet ettiğini öne sürmesi Fatih Altaylı'nın yazılarını "Nasıl adam oluruz?" diye bitirmesi gibi birşey neticede. 

No comments:

Post a Comment