Tuesday, September 3, 2013

Şampiyon Mayıs'ta belli olur

Demirören döneminde kimi camianın çocuğu kimi de hocaların hocası diye birbirinin peşi sıra getirilip birbirinden çirkin şekilde kovulan teknik direktörlerden hiçbirinin benzemediği bir teknik direktöre, gerek yaş ortalaması gerek teknik kapasitesi ve potansiyeli itibariyle heyecan veren bi kadroya ve ileri görüşlü, kültürlü, dürüst ve samimi bir sportif direktöre sahip olan yeni bir Beşiktaş var. Ligdeki ilk üç maçını kazanarak 2007/08 sezonundan beri bir ilki başaran bu yeni takımın en tehlikeli rakibi ise ne Istanbul'un diğer büyükleri, ne federasyon (çünkü federasyon başta aklın ve mantığın olmakla beraber kendine futbol takımı diyen herşeyin rakibi) ne hakemler ne de stadsızlık...Beşiktaş en büyük sınavı eski Beşiktaş'ın gölgesinden kurtulmakta verecek.

Son on sekiz sezonda sadece üç kere şampiyon olmuş takımın kalıcı başarı özlemi o kadar yoğun ki dokunabilirsiniz nerdeyse. Taraftarlar artık stad, gelir, transfer, şampiyonluk, Avrupa karnesi ve derbi galibiyeti gibi kıstaslarda domine edilmeyi bertaraf edebilecek bir Beşiktaş istiyorlar. Bundan doğal birşey olamaz. Ancak hem taraftarların hem de aktif olarak görev yaparak ya da kamuoyunu yönlendirerek kulübe etkide bulunanların basiretli ve sakin olması lazım. Açık konuşmak gerekirse bu cümlenin ikinci kısmının muhattapları Önder Özen haricindeki BJK yöneticileri ve spor medyası bireyleridir. Bir ay önce Beşiktaş'ın hazırlık maçlarındaki endişe verici performansına bakıp felaket tellallığı yapmak ne kadar yanlıştıysa, geride kalan beş resmi maça bakıp rahmetli Bob Ross edasıyla bir Mayıs 2014 tablosu çizmek de o kadar yanıltıcıdır. Futbol sıkça söylenenin aksine bir sanat olmaktan epey uzak olduğu için herkes görmek istediğini, hayal ettiğini değil olan biteni görmek zorunda.


Kupamızı altın sarısı mı yapalım ne dersiniz? Belki şurada da bir stad vardır.

Takımın kendini yenerek aldığı bir mağlubiyet ve dört galibiyetle sonuçlanan beş maçındaki rakipleri şunlardı:

  • Ne oynamaya çalıştığını kimsenin çözemediği, Zokorasız ama Colmanlı, Halil'i gönderip Batuhan'a artık şans değil sadece maaş vermeyi kabul etmiş bir Trabzonspor
  • Lige yeni çıkmış, neredeyse yirmi yeni futbolcuyla kadro oluşturmaya çalışan bir Kayseri Erciyesspor
  • Kulübesinde kaleci hariç dört futbolcusu olan ve maça Cenk ve Medunjanin dışında tamamen savunmacılardan kurulu bir kadroyla başlayan bir Gaziantepsor
  • Norveç liginde 13. sırada bulunan, kadrosundaki oyuncuların toplam piyasa değerinin zorlarsanız belki bir Fernandes ettiği Tromso IL.

Beşiktaş bu dört yüz elliden fazla dakikanın büyük çoğunluğunda topu ve oyun üstünlüğünü rakibine vermedi. Yeri geldi hatalar yaptı ama bunlardan ya maç içinde döndü ya da bir sonrakine kadar ders çıkardı. Netice itibariyle ligde üç haftada puan kaybı yaşamadı, en çok gol atan iki takımdan biri, en az gol yiyen ikinci takım oldu,  Avrupa'da da yargılanma süresinin izin verdiği kadar ilerledi. Bunun üzerine medyada bir Beşiktaş'ı övme furyası başladı. Yıldız değil denilenlerin beş maçlık istatistiklere dayanılarak tekrar gökyüzüne çıkarılması, takımın bir anda şampiyonluğun en büyük adayı ilan edilmesi mesela. Bir sakin olun daha otuz bir hafta var. Güntekin Onay'ın 100% Futbol'da heyecan ve keyif patlamasından neredeyse titreyecek raddeye gelmesi, başkanın stad daha yıkılmamışken rakiplerin önüne geçme ve dünya takımı olma vaatleri vermesi ne kadar zamansız!

Kimse üç hafta sonunda Gaziantep'in sonuncu, Erciyes'in sondan ikinci, Trabzonspor'un da sondan dördüncü olduğundan bahsetmiyor. Hadi Antep'in BJK ve GS maçları atlatmış olmasını mazere kabul edelim. İlk onbirde başlaması Sivok ile çok iyi anlaşmasına bağlanan ama sadece Franco'nun henüz kendisini kesecek duruma gelmemesinden oynayan Escude'nin rakibin attığı her uzun topta ne kadar yavaş ve yumuşak olduğunu söylemek kimsenin aklına gelmiyor. Almeida gol atamadan geçirdiği her dakika daha da suratsızlaşacak, Eneramo'yu henüz kimse bilmiyor, Mustafa'da anlamsız bir heyecan ve maceraperestlik var. Ama takım birbirinden zavallı futbol fukaralıklarına karşı gol atmayı becerdiği için forvette sıkıntı yok! Hücumdaki diğer iki oyuncusundan biri topu ayağından çıkarmayı henüz öğrenememiş, ötekinin top rakibe geçtiği zaman nerede duracağıyla ilgili korkunç eksiklikleri var, ama Kartal'ın kanatları maşallah, tıkır tıkır! Son maçın tek hakimi Beşiktaş ama Turgut Doğan Şahin ve Muhammet Demir oyuna girince işleri yolunda gitmeyen Beşiktaş değil! Herkesin en hayran kaldığı adam da icraatını yapabilmesi için topun rakipte olması gereken Veli Kavlak. 

Önceki yazılarımı okuyanlar diyebilirler ki "Amma salladın bu adama!" Tamam Veli hakikaten Antep maçında resmen orta sahanın nerede başladığını belirleyen adamdı. Evet Beşiktaş tanınmayacak derecede kompakt ve ısrarla basit pas yapmaya çalışan bir takım. Bu kadar kısa zamanda düzeltilmesi beklenmeyen telaş, gol yemek, kontrolü kaybetmek gibi sorunlar ortadan kalkmış gibi. Kalkmış mı gerçekten onu beşinci hafta göreceğiz. Sol bek işini bilmiyorum ama eğer o sorunu da giderebilirse Beşiktaş'ın önü gerçekten çok açık. Ama hepsi bu! Önü açık. 11 puan farktan şampiyonluk kaptıran takımın da önünde de yola paralel vaziyette TIR yoktu yani. Sorunları ortadan kaldırmanın ve açık yolda ilerlemenin anahtarlığına üzerinde disiplin, sabır, gerçekçilik ve basiret yazan anahtarlar takılı.

Başta takımın başkanı olmak üzere bütün Beşiktaşlılar sükunete ve icraata bakmaya yönelmeli.  Yönetim asıl görevi olan Demirören'den hesap sorma işine odaklansın, taraftar da geçmişin gölgesinden silkinmeye başlamışken hevesinin sabırsızlığa dönüşmesine, gözünün boyanmasına ve özlenen günlerin daha da ertelenmesine izin vermesin.

1 comment: